Öğretmen anıları







ÖĞRETMEN ANILARI
1980 li yıllardı Branşım olmamasına rağmen 8.sınıfların Din kültürü dersine giriyordum. Bir gün işlediğimiz konu üzerinde uzun uzun konuştuk. İnsanlar arsındaki sevgi ve saygı erozyonunu sokaklarda söylenen çirkin sözleri büyüğe saygı küçüğe sevgisizliği tartışırken arka sıradan bir kız öğrenci parmak kaldırdı; buyurun dedim, öğrenci ayağa kalktı ve bütün samimiyetiyle konuşmaya başladı
-Hocam sizi çok seviyoruz. Biz iki kardeşiz abimde burada (o sırada abisi olan erkek öğrencide ayağa kalktı) oda sizi çok seviyor. Bu anlattıklarınız burada konuşulanlar bizi çok etkiliyor. Biz Almanya’dan geldik babam burada çocuk yetişmez deyip bizi Türkiye ye getirdi. Fakat inanın geldiğimize pişman olduk. Biz bir günün 24 saatinden sadece 4 saati sizinle beraberiz diğer 20 saati ailemiz sokağımız ve arkadaşlarımızla geçiyor. Sokağa çıkıyoruz küfür hakaret kavga eve giriyoruz sıkılıyoruz sonunda da bir sürü istenmeyen davranış ve hareketler ortaya çıkıyor…..
Aradan yılar geçmesine rağmen bu öğrencinin o gün söyledikleri de o anki hali de hiç gözümün önünden gitmez
Mustafa kültür
Zeytinburnu ilköğretim okulu



Odamda otururken kapı çalındı içeriye üç dört erkek öğrenci girerek
-Hocam size bir şey söylemek istiyoruz deyince
-Buyurun söyleyin, dedim
-Hocam bizim sınıfta ……………………………..……. Adlı kız öğrenci konuşurken çok çirkin konuşuyor, küfürlü sözler söylüyor, biz ne söylediğini size söylemeye utanıyoruz en uygun olarak size durumu anlatmayı düşündük, deyince
-Peki, ne söylüyor burada kız öğrenci yada bayan yok çekinmeyin söyleyin dememe rağmen öğrenciler söylemek istemediler ve çıkıp gittiler.
Başka öğrencileri de habersiz çağırıp sorduğumdan durumun gerçek olduğuna kanaat getirdim ve bahsi geçen kız öğrenciyi çağırdım, Öğrenci odama geldi:
-Kızım nasılsın dersler nasıl gibi giriş kısmının hemen başında
-Hocam bunu geçelim de esas konuya gelelim ne sormak istiyorsunuz söyleyin deyince
-Kızım sen arkadaşlarınla küfürlü sözlerle konuşuyormuşsun dememle öğrenci lafı yapıştırdı;
-Hocam söyleyin hangi Or...pu çocuğu söyledi!...

Adem Yıldız
Z. Burnu Tic. Meslek Lisesi Müd.






Ben sosyal bilgiler öğretmeni Hakan ÇİÇEK. 2006-2007 öğretim yılını asker öğretmen olarak geçirdiğim Kars Küçükyusuf köyündeki yaşanmış ilginç bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ekim ayının ortaları. Okulumuz sınıf öğretmeni Antakyalı Vedat ALIÇ derste son kullanma tarihi konusunu işliyor. Son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin alınmamasını, alındıysa da iade edilmesini söylüyor. Bu arada sınıfta bulunan öğrenciler köy bakkalından aldıklarına bakıyorlar. Bir öğrenci aldığı bisküvinin son kullanma tarihinin geçtiğini fark ediyor. Bu durum üzerine sınıf öğretmeni öğrencisine teneffüste bakkala gidip bu ürünün son kullanma tarihi geçtiği için değiştirmesini ister.
Teneffüs biter öğretmen derse girer. Bir bakar ki öğrenci ağlıyor. Nedenini sorar öğrenci cevap vermez, utanır. Öğretmen ısrar edince arkadaşı gerçeği anlatır. Bakkalda yaşanan olay aynen şöyledir.
- Bakkal amca selamünaleyküm.
- Aleykümselam.
- Bakkal amca, bakkal amca bu bisküvinin son kullanma tarihi geçmiş.
- Ne diyon lan.
-Bakkal amca bunun son kullanma tarihi geçmiş yenisini ver.
- Senin ananı ............... Defol.
Öğretmenimiz öğrenciye "Peki oğlum sonra ne yaptın." diye sorar. Öğrenci de "Bisküviyi yedim hocam." der.
Şimdi biz bu yaşanmış olaydan neyi anlıyoruz.
HER KUŞUN ETİ YENMEZ
Hakan ÇİÇEK









ADIN ŞAD OLSUN SÜLEYMAN
Hakkâri ilinin bakır rengi dağlarının gölgesinde bir küçük ilçe olan Çukurca’da öğretmenlik yaparken sıra gelmişti askerlik görevini yapmaya. Tüm meslektaş arkadaşlarım gibi bende müracaatımı yapıp beklemeye başladım. Tahminen Çukurca’da asker öğretmen olarak öğretmenlik görevime devam edecektim. Tahmin edilen olmamıştı. Görev yerim yedek subay okuluydu. İlk günlerde Çukurca’daki öğrencilerimden ve öğretmen arkadaşlarımdan ayrı kalacağım için üzülmüş hatta bunalıma girmiştim. Ama sorun değildi, vatan görevi her yerde aynı olmalıydı. Günler birbiri ardına geçti. Zorlu eğitim süresi sona ermiş ve görev yerimizi belirleyeceğimiz kura çekim günü gelmişti. Ben Kıbrıs’ta görev yapacaktım.
Aynı günün gecesi gazinoda oturup tüm arkadaşlar beraber geçirdiğimiz son saatlerin şerefine çaylarımızı yudumlarken birinin boynunu bükmüş şekilde bana doğru yürüdüğünü gördüm. İyi akşamlar diyerek elini uzattı. Bu el daha sonra uğrunda gözyaşı dökeceğim Süleyman’ın eliydi. Benim Çukurca’da görev yaptığımı öğrenmiş. Kendisine de Çukurca görevi çıkınca o andan itibaren ümitsizliğe kapılarak hayalleri yıkılmıştı. Benim yanıma Çukurca ve Hakkâri ile alakalı bilgi almak için gelmişti. Hakkâri ile alakalı hiç bir şey bilmiyordu. Aslen Yozgat ilinde Türkçe öğretmenliği yapıyormuş. Yeni nişanlanarak askerliğe koşmuştu bu güzel öğretmenim. Ben Süleyman ile yaklaşık iki saat konuştum Hakkâri ve Çukurca’nın güzel yanlarından konuştum durdum. Çukurca’da akşamların bir başka olduğunu,  Zap suyunun o hırçınlığının insanı nasıl büyülediğini  ve en önemlisi eski günlerdeki gibi terör belasının artık yaşanmadığından bahsettim. Ben her konuştuğumda Süleyman’ın gözleri biraz daha açılıyordu. Yüzündeki tebessümlerin bana nasıl göz kırptığını hissedebiliyordum.

Zaman gelmişti hepimiz yeni askerlik görevlerimiz için kura çektiğimiz yerlere dağılacaktık. Sabah gazinoda Süleyman ile karşılaştık. O gece konuşmalarımla çok samimi olduğumu ve o günden beri içinin rahat olduğunu söylüyordu. Vedalaşarak ayrıldık. Süleyman öğretmen Hakkâri’ye gideceği için asla korkmuyordu. Asla çekinmiyordu. Süleyman'ın tek düşüncesi canından çok nişanlısından ayrı kalmak. Görev yaptığı Yozgat İlindeki öğrencilerinden ve meslektaşlarından ayrı kalmaktı.

Ben Kıbrıs’ta vatan görevimi yapmak için yola çıktım; Günler birbiri ardına geçip durdu. her şeyin bir sonu olduğu gibi bu işinde bir sonuna yaklaşmıştık. Kıbrıs'taki son günümde Yedek subay okulundan devre arkadaşlarıyla veda yemeğinde konuşurken derinden bir ses gelerek benim kalbimin ortasına bir hançer gibi saplanmıştı. Elimdeki çay bardağı yere düşerek tuz buz olmuştu. O derinden gelen ses Bir gün önce Hakkâri Çukurca’da Süleyman adında bir asteğmenin şehit olduğunu söylüyordu. Konuşmalar ardı arkası kesilmeden devam ediyordu. Bu şehidin Öğretmen olduğu hem de nişanlı olduğunu inat ederek söylüyordu. O gün kimseye bir şey söyleyemedim. Süleyman'ı tanıdığımı, Ruhunun Rabbine yükseldiği yeri ona benim anlattığımı kimseye söyleyemedim. Türkiye’ye dönme sevinci bende bir anda yerini utanca ve üzüntüye bırakmıştı.

Gerçek mesleğimiz öğretmenlik  olduğu bilinciyle askerlik psikolojisini zor da olsa üzerimden yavaş yavaş atmaya başlamıştım. Çukurca’ya dönmek ve köyümdeki okulda yarım bıraktığım işlere devam etmek üzere yola çıktım. Hiçbir şey tahmin ettiğim gibi olmamıştı. Çukurca Kaymakamı beni yanına çağırtmış ve bana İlçe Milli Eğitim Şube Müdürlüğü görevine düşündüğünü söyledi bana. Kaymakam Bey beni hiç tanımıyordu. Bana bu şekilde yaklaşması beni çok şaşırttı. Ben köyüme dönmek için yola çıkmıştım; Fakat Allah’ım beni Çukurca merkezde tuttu. Yeni görevim olan Şube müdürlüğü görevine başladım. İlk başta zorlansam da kolayca adapte oldum. Şu bir geçek ki hiçbir zaman öğrenciler ile uğraşmak gibi lezzetli bir iş olamaz. Yeni görevimde sürekli bürokrasi işleri bana haz vermiyordu.

Günler devam ediyordu. Terör zamanında Çukurca İlçesine bağlı boşaltılan bir köy vardı. O köy işler yoluna girdiği için tekrar köye dönüş projesi kapsamına alınmış ve sağda solda yaşayan haklı birer birer topraklarına dönmeye başlamıştı. Kaymakam Bey bir sabah beni odasına çağırarak; hayatımda hiçbir zaman unutamayacağım bir zaman diliminin tohumlarını attı. Köyün ismi Ormanlı idi. Köyün okulu 1994 yılından beri kullanılmadığı için harabeye dönmüş ve tekrar açılması gerektiğini bahsetti. Tabi bu işte bana düşüyordu. İŞ büyüktü sonuçta öğrenciler evlerinin hemen yanı başındaki okula kavuşacak ve rezillikten kurtulacaklardı. Ayrıca köye bir renk gelecekti. Ben hemen işe koyuldum.

Yeni okulun yapımı yaklaşık 3 ay sürdü. Mükemmel bir okul ortaya çıkmıştı. İki derslikli ve lojmanı olan. Hani derler ya biz sadece vesileyiz. Yapan o, Eden o, Eyleyen o. Ama insana yinede haz veren bir şeylerin olması çok güzel hele bu iş okul olunca. Okulun her tuğlasında benim parmak izim mutlaka vardır. Sınıflardaki tahtaların duvara çakılması, Bayrakların Asılması, Sıraların taşınmasına kadar her bir işi gocunmadan zevk alarak yaptım.
Her şey bitmişti. Ortaya Mükemmel bir iş çıkmıştı. Sıra geldi şimdi okulun ismini vermeye, çünkü okulun faaliyete girmesi için resmi isim işleminin yapılması gerekiyordu. Hakkâri’de meşhur bir adet vardır.  Yeni bir devlet kurumu yapılınca verilen isim mutlaka bu vatan için kanını dökmüş şehitlerden birisi olur. Bu Aziz şehitlerimizin isimleri verilerek bitmesi mümkün değil. Çünkü çok çiçeğimiz bu mazlum topraklarda solmuş. Benim aklıma bir isim gelmişti. Kaymakam Bey’den çekindiğim için bir türlü onunla bu fikri paylaşamıyordum. İçim içime sığmıyordu. Bir yolunu bulup bulduğum ismi Kaymakam Bey’e söylemeliydim. Bir sabah tüm cesaretimi toplayarak odasının kapısını çaldım. Hiç vakit kaybetmeyerek konuya girdim. O kadar heyecanlıydım ki heyecandan titriyordum. Beni heyecanlandıran korku filan değildi. Söyleyeceğim ismin sahibiydi. Evet, bu isim bir zamanlar silah arkadaşlığı yaptığım Rahmetli Süleyman ŞAHİN den başkası değildi.
Dönemin Kaymakamına durumu güzel bir şekilde anlattıktan sonra vatan ve millet duyguları çok ağır basan kaymakamımız benim bu isteğimi yani okulun isminin ŞEHİT ASTEĞMEN SÜLEYMAN ŞAHİN olarak konulmasını kabul etti. Bana hemen bu konuyu halledeceği sözünü vererek işe koyuldu. Aradan bir hafta geçti ve tüm Hakkâri devlet erkanı ile Vali beyi bekliyorduk. Çukurca ilçesinin yeni okulunu açılış töreni için. Nihayet okulumuzu vali bey açmıştı ve öğrenciler yani Süleyman’ın öğrencileri sıralarına oturmuşlardı bile. O sıralardan artık nice bu vatan için hizmet edecek Süleyman’lar yetişecekti artık. O Süleyman’lar yetiştikçe benim şehit devre arkadaşımın da kanı yerde kalmayacak……
Ruhun şad olsun şehit asteğmen Süleyman şahin
SERKAN METİN
Hakkari/2004





Halis TÜRK
Seyit Köyü İlkokulu Öğretmeni
GİRESUN
Öğretmenliğimin ilk yılları resim müzik gibi derslere çok önem veriyorum. Hatta köyde öğrencilerin yaptıkları resimleri toplayarak bir resim sergisi açtım bu sergi çok ilginç bulunduğundan bölge radyolarında bol bol anons edildi ve halkın ziyaret etmesi istendi.
Halk Eğitim merkezinde açılan sergideki resimlerden biri çok ilginç bulunmuştu öğrenci yaptığı resimde sisler arasında bir davul çalınıyordu. Resmin konusu da "Köyde düğün' dü" . Çocuğa resimde ne anlattığını sorunca:
-Köyde düğünü anlattım öğretmenim!...diye cevap verdi
-Peki burada hiç İnsan yok!...
-Benim gittiğim düğünde sadece davul görünüyordu öğretmenim.



Fazlı ŞİRİN
Faruk Timurtaş İlköğretim Okulu müdürü


Odamda otururken okulumuzun en çalışkan ve akıllı   öğrencilerinden ………………………………………….. içeri girip :
-Hocam ..................................Öğretmen bana vurdu. Buna hakkı yok suçum nedir diye sordum sen suçunu biliyorsun deyip kulağımı çekti, deyince olayın fazla önemli olmadığını fakat öğrencinin bunu gurur meselesi yaptığını anladım ve öğrenciyi sakinleştirmeye ve ikna etmeye çalıştım ona öğretmenin öğrenciyi hiçbir zaman dövmek isteklisi olmadığını onunda moralinin bozuk olabileceğini böyle basit meseleleri büyütmemelerini öğretmenlerin öğrencilerini bugün dövse de yarın mutlaka onu seveceğini söyledimse de pek anlamak istemediğini gördüm... Hala öğrenci şikâyetinde ısrar etmeye devam edince gülümseyerek:
-Peki, kızım sen de gel benim kulağımı çek ödeşin! Deyince durdu özür dilerim hocam deyip odadan çıktı.





Nevzat Korkut
Selim lisesi


Kendi hatalarımı görmek için Öğrencilere:
-Çocuklar benim taklidimi kim yapacak? Diye sordum. Sınıfın en zeki öğrencilerinden biri tahtaya kalktı ve taklidimi yapmaya başladı.
-İçeriye girdi sınıfın içinde bir tur attıktan sonra sobanın yanına vardı yanıp yanmadığını kontrol ettikten sonra arkadaşlarına dönüp:
-Bu soba niye yanmıyor? Öğrencilerse:
-Gaz yok hocam!...
-Gaz yoksa hindi de yok mu çocuklar?... ben her zaman böyle diyormuşum ama ben  hiç farkında değilmişim...



Mustafa Kültür                                                                                              
Kocatepe okulu Eyüp


Öğretmenliğimizin ilk yılları toy tecrübesiz birer öğretmen adayıyız. Derste öğrencilere sigaranın zararlarını uzun uzun anlattım. Zil çaldı ve sınıftan çıkmadan sigarayı yaktım. Bu esna da   sınıfın en zeki öğrencilerinden Orhan yanıma geldi ve:
-Öğretmenim bize uzun uzun sigaranın zararlarını anlattınız ama hemen siz sigara yaktınız madem zararlı siz niye içiyorsunuz?
Birden ne diyeceğimi şaşırdım cevap veremedim ama işin gerçeği şuydu ki
Doğrusu Orhan çok haklı idi yanlışı yapan bendim.







NE ZAMAN MAAŞ VERECEKSİN


Ağustos ayının 20 leri gibi sabahleyin okula geldim içeri girdim bayanın biri peşimden içeri girdi. Herhalde acelesi var erken kayıt yaptırmak istiyor, diye düşündüm. Yardımcı olayım diye
-Buyurun kayıt mı yatıracaktınız?  Deyince
-Yok, hocam kayıt değil maaş almaya geldim. Vatandaş okulu Sosyal dayanışma fonu zannedip okula gelmiş




Yüksel Nazikoğlu
F. Timurtaş ilköğretim okulu Md. yard.






Mustafa Kültür
Kocatepe Okulu İ.O. Eyüp

Öğretmenliğimizin ilk yılları Eyüp İlçesinde bir okulda çalışıyorum okul müdürü Trabzonlu bayanın bir tanesi çocuğunu okula getirmiş okul müdürüne dert yanıyor, çocuğunu şikayet ediyor.
Valla hocam ben bu çocuğa anlattım anlattım bir türlü öğretemedim. Geri zekâlımıdır, aptal mıdır, Laz mıdır nedir bir türlü anlamıyor.

Babam Arıkaya Köyü Öğretmeni Merhum Hasan Kültür'ün anısı
Mehmet B...... ı matematik dersinde tahtaya kaldırdım anlattığım konuyla ilgili kendisine bir örnek verip yapmasını söyledim. Uğraşıyor fakat bir türlü yapamıyordu. Sonunda çok sinirlendim kendisine bir tokat attım yere düştü ayağa kalkıp tekrar tahtaya sarıldı. Bu manzara karşısında kendimi tutamayıp bahçeye attım ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Mehmet’in suçu yoktu  yapmak istiyordu fakat yapamıyordu çünkü onun kapasitesi bu kadardı.

Mustafa Kültür
Zeytinburnu İlköğretim Okulu öğretmeni
Öğretmenlikte 5.yılım  ilk defa 1.sınıf okutuyorum. Öğrencileri tanımaya onlara bir şeyler vermeye azami gayret gösteriyorum. Aradan günler geçti  zamanla  okumayı öğrenen öğrencileri  ayrı gruplar halinde oturtup diğer öğrencileri yetiştirmeye çalışıyorum. Yeni öğrenciler okuyanların arasına katılıyor, eski okuyanlara tekrarlar yaptırılıyor. Yapılan çalışmalar pekiştiriliyor.
Yine bir gün sınıfa geldim okumayı söken öğrencilere bir hikâye kitabı verip okumalarını söyledim sinirli sinirli birkaç öğrenciye bağırdım bu arada içine kapanık iki yıllık Kenan adlı bir öğrencinin yanına vardım ve okumasını söyledim. Çocuk korkudan kekelemeye başladı sinirlenip kendisine bir tokat attım o sırada zil çaldı öğrenciler dışarıya çıktı attığım tokattan pişman olmuştum bende öğrencelerin peşinden bahçeye çıktım. Kenan’ı takip etmeye başladım bu çocuk güzel okuyordu ne olmuştu ona yoksa ben mi yanlış yapmıştım diye düşünürken sezdirmeden Kenan'ı takip etmeye başladım, Kenan okulun arka bahçesine geçip duvara yüzünü dayayıp ağlamaya başladı pişmanlığım daha da arttı top oynayan öğrencilerin yanına gidip bende oynamaya başladım güya farkında olmadan topu Kenan'a doğru fırlattım hiçbir şey yokmuş gibi
-Kenan topu tut sende bizimle oyna dedim ve oynamaya başladık oyun, şaka derken Kenan bayağı neşelenmiş üzgün hali gitmişti, zil çaldı tekrar içeriye girdik yeniden Kenan'a okumasını söyledim Kenan gayet güzel okumaya başladı demek ki ben büyük bir hata yapmıştım sonrada bu hatayı düzeltmişim ya düzeltmeseydim belki de bir çocuğu kendi iç dünyasında bunalıma sürükleyip büyük bir vebal altına girecektim.







Bitlis'te bir köy okulunda  çalışıyordum bir gün okula müfettiş geldi. Dersime girdi. Öğrencilere dönerek:
-Çocuklar spiker ne demektir? Diye sordu, bütün öğrenciler parmak kaldırdı bende hayret ettim çünkü ben sınıfta hiç bundan bahsetmemiştim bu öğrenciler bunu nereden biliyordu. Müfettiş bir öğrenciyi kaldırıp cevaplamasını isteyince çocuk:
-Beyaz eşek, diye cevaplayınca benim jeton düştü çünkü yörede "spi" kar,"ker" ise eşek anlamında kullanılıyordu e çocuklarda haliyle beyaz eşek diye cevap vermişlerdi...


Nazif Baydur
Faruk Timurtaş ilköğretim okulu





Mustafa Kültür
Zeytinburnu ilköğretim okulu


Okulumuzda bulunan alt özel sınıfa teftiş için müfettiş girer. Sınıf öğretmeni durumdan habersiz öğrencilere sessiz çalışmalarını kendisinin biraz uyuyacağını söyleyip masanın üzerinde kestirmeye başlar. Müfettiş içeri girince başkan:
-Sen kimsin? Diye sorar, müfettişse
-Ben müfettişim öğretmeniniz nerede deyince, başkan:
-Valla öğretmenin uykusu var, uyuyor, sakın ses çıkarma, eğer uyandırırsan senin de ananı ..ker benimde



Mustafa Kültür
Kocatepe İlk Okulu Eyüp



Öğretmenliğimin ilk yılları matematik dersindeyim örnek problemler çözdükten sonra üç öğrenciyi tahtaya kaldırıp birer alıştırma verip yapmalarını söyledim. Bir gün önce gelen kömürü yağmur altında gece yarısına kadar taşımaktan hem yoruldum hem de uykusuz kaldım uykusuzluk ve yorgunluktan masada otururken bir an uykuya kalmışım o sırada öğrenci verilen alıştırmayı bitirip seslendi:
—Öğretmenim tamam yaptım. Yanındaki arkadaşı çıkıştı
-Sus öğretmeni uyandıracaksın  derken uyandım sınıfla beraber gülmeye başladık.







Ahmet Özkaya
Gevaş Lisesi 1982


Öğretmenliğimin henüz birinci ayı öğrencilerin bizlere 1 Nisan  şakası yapacaklarına dair bazı duyumlarımız olduğundan çaktırmadan bekliyoruz acaba ne gibi bir muzırlık planladılar.
Derse girdim birden sınıfta bir gürültüdür koptu, sağa sola baktım bir şey göremedim ama sınıfta tıkıtık tıkıtık bir sesler öğrencilerde bir gülüşme kahkaha birde ne göreyim cevizi ucundan kırıp nasıl becermişlerse kedinin ayaklarını ceviz kabuğunun içine geçirmişler kedi zıpladıkça yere vuran cevizin sesleri kediyi korkutuyor bu sefer kedi daha hızlı koşmaya başlıyor hız arttıkça kedide can acısı ve korkuyla daha fazla hızlanıyor.
Hayvanı yakalayıp ayaklarını kurtardık ve salıverdik.






Mustafa Kültür
Kocatepe İlkokulu Okulu Eyüp
Derse giriş zili çalmış öğrenciler hızlıca içeri girmeye başlamıştı. Nevin adında küçük sevimli bir öğrencim vardı birden yere düştüğünü gördüm yanına koştum. Baktım kaşının üstü açılmış kanıyor yara bayağı büyük hemen kucağıma aldım Eyüp SSK hastanesine koştum çocuk kucağımda gitmeden önce de ailesine haber gönderdim. Hastaneye varıncaya kadar bayağı yoruldum içeri girdik nöbetçi doktoru bulduk yaraya baktı ve dikiş atılması için bizi bir odaya gönderdi. Dikiş hazırlıkları başladı fakat benim bir türlü içim almadığından dikiş atılırken yanından ayrılmak istedim hem annesi ve babası da gelmiş yanına varmak istiyordu fakat   Nevin elimi sıkıca tuttu ve:
-Öğretmenim ne olur beni bırakma!.. bu ses beni çok duygulandırdı ve kendisine annesi ile babasının geldiğini söyledim o ise:
-Olsun öğretmenim ben seni istiyorum beni bırakma deyip yattığı yerde elimi öpmeye ve kendine doğru çekmeye başladı  artık ne olursa olsun onu bırakamazdım ama herhalde öğretmenliğin büyüklüğü ve kutsallığı burada...





Mustafa  Kültür
Zeytinburnu İ.O.O


1984-1985 Öğretim yılı l. sınıf öğrencilerini okutuyorum. Sınıfa  geldim, sınıf başkanını çağırdım ve:
-Oğlum git yukarıda müdür yardımcısı Cemal Bakkal var ondan yoklama defterini al gel, dedim. Çocuk durdu ve bana bakarak:
-Öğretmenim! Senin Bakkal'a değil ‘de bizim Bakkal’a gidip o dediğin defteri alsam  olmaz mı? Yakın hemen şuracıkta...



Nişancı ne demektir


Sosyal bilgiler dersinde anlatılan konuları ders sonunda tekrar etmek düşüncesiyle öğrencilere sorular sormaya başladım bir öğrenciyi kaldırdım ve
- Kızım söyle bakalım nişancı ne demektir? Çocuk
- Öğretmenim kız istemeye gidenler söz kestikten sonra karşı tarafa bohça getirirler onlara nişancı denir!…


Aysel Başova
Zeytinburnu İlköğretim Okulu Öğretmeni







Öğrencilere ders bitiminde ödev verirken kesinlikle tembihledim yarın mutlaka konuyu ezberleyeceksiniz, öyle  ezberleyeceksiniz ki  gözleriniz kapalı yazacaksınız tahtaya.
Ertesi gün okula geldik derse girdik bir öğrenciyi tahtaya kaldırdım ve ödevi yazmasını istedim. Baktım çocuk gözlerini  kapatmış tahtaya yazmaya  çalışıyor göremediği içinde tahtada cümleler düz değil de yukarı doğru  uzanmış gidiyor. Kızım   ne yapıyorsun deyince çocuk
-Öğretmenim siz gözleriniz kapalı yazacaksınız dediniz bende bakmadan yazmaya çalışıyorum onun için düz yazamıyorum!..




Aysel Başova
Zeytinburnu İlköğretim Okulu Öğretmeni







Bilgisayar dersinde işleyeceğim konuda faydalanmak için öğrencilere Winword ü açın ve İstiklal Marşı'nı yazın dedim. Herkes yazmaya başladı bende arada dolaşıp kontrol ediyorum. Hatalar varsa uyarıyorum, sorulara cevaplar veriyorum birde baktım öğrencinin biri hemen bitirmiş interneti açıp sörf yapmaya başlamış.
-Sen niçin yazmıyorsun... diye sorunca
-Hocam ben yazdım... deyip hemen Word sayfasını açtı fakat yazılanın kopyala yapıştır olduğu belli oluyordu. Kızarak hemen onu sil ve yeniden yaz deyince
-hocam inan ki ben yazdım diye cevap verdi elime mausu alıp nasıl kopyala yapıştır uyguladığını ve nereden kopyasının anlaşıldığını kendisine gösterdim ayrıca da hemen onu sil ve yeniden yazmaya başla ama sakın kopyala yapıştır yapma uyarısından sonra öğrenci sayfayı sildi sonra bana dönerek
-Hocam yeniden kopyala yapıştır yapsam olmaz mı?...


Mustafa  KÜLTÜR





36 Sene öğretmenlik yaptım. Bu okulda görev yaparken Kubilay adında bir öğrencim vardı, 2. Sınıfa geldiğimizde daha okumayı sökmemişti.
Bir gün öncesinden müfettiş geleceği haberini aldık. Dosyalar tamamlanıyor derken herkes bir telaş içindeydi.
Ertesi gün,    Müfettiş sınıfımıza teftiş amacıyla geldi, sınıf mevcuduna baktı, sınıfı saydı ve iki öğrencinin eksik olduğunu söyledi.
“Ogün” adındaki öğrencim hemen yerinden fırladı
-Ayhan hasta ama Kubilay okuma yazma öğrenemediği için öğretmenimiz ona sen yarın gelme dedi. Demesiyle o an ki mahcubiyetimi hala hatırlarım.


Hacer Sinangil
Behramağa İlköğretim Okulu öğretmeni







Vatandaşlık dersinde iyi insan nasıl olur topluma nasıl faydalı olabiliriz gibi konular üzerinde  duruyor sonrada çevremizden örnekler veriyoruz. Arka sıralarda bulunan bir öğrenci parmak kaldırdı ve:
-Hocam geçen gün otobüse bindim yolda birkaç kişi daha bindi arka tarafa geçtiler ve koltukların derilerini soydular deyince,
—Peki, o gençlere kimse bir şey demedi mi? diye sorunca çocuk hemen cevap verdi
-Yok, hocam genç değillerdi
—Ne idiler
-Yaşlıydılar hocam sizin yaşınızda vardılar deyince kendimi tutamadım uzun süre güldüm o zamanlar henüz 28 yaşındaydım ve kendimi daha genç çocuk görüyordum ama bir şeyler değiştiğini çocuk çok güzel ve samimi olarak bana söylemişti!..


Mustafa KÜLTÜR
Faruk Timurtaş İlköğretim Okulu Zeytinburnu




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmen şiirleri

HEM 1. Kademe okuma – yazma kursu zümre öğretmenler kurulu

Özel Eğitim Uygulama Okulları (III. Kademe) İş ve Beceri Uygulamaları dersine ait taslak öğretim programları