Özel Okul Öğrenci Kayıt Sözleşmesinde Güncelleme Yapılmıştır

Her çocuk ayrı bir dünyadır. Çocuk yetiştirmek ise en kutsal, en büyük, en zor ve hayat boyu devam ettirilmesi gereken en önemli sanattır. Gelecek açısından düşünüldüğünde bu konunun önemi her geçen gün çok daha iyi anlaşılmaktadır. Daha doğacak çocuk anne karnında iken anne babaların kafasında birçok soru işareti oluşur. Kız mı erkek mi olacak? Sağlıklı doğup büyüyecek mi? Ailemizde ve günlük hayatımızda nasıl bir değişiklik olacak? İleride nasıl bir insan olacak? Okul başarısı iyi olacak mı? Nasıl bir meslek sahibi olacak? Hayatta başarılı olacak mı? ve buna benzer yüzlerce soru ile çocuğu beklemeye koyulurlar.

Bütün bu soruların ve bazı bilinmeyenlerin yanı sıra çocukların psikososyal gelişimini ve kişilik gelişimini doğru yönlendirmek anne babaların en önemli görevlerinden biridir. Bu görevin tam ve eksiksiz olarak yapılması ise her açıdan çok önemli ve birçok yönden zordur. Her ne kadar doğuştan ve genetik olarak alınan özellikler olmasına karşın, her çocuğun ayrı bir fiziksel yapısı,  kişilik özelliği, davranış paterni, psikososyal özellikleri, anlayışı, duygusal yapısı, zekâ kapasitesi ve ruhsal gelişimi bulunmaktadır. Bütün bu özellikler, aile ortamı ve devamlı değişen çevre şartları ile etkileşince ortaya birçok yönü ile anne babadan farklı bir biyopsikososyal yapı ortaya çıkmaktadır.
Çocukları anlamak
Çocukların genel davranış özelliklerini tam olarak anlamak ve onların ruh dünyalarına inmek onların psikososyal gelişimini yönlendirmek açısından çok önemli bir noktadır. Anne babaların çocukların ruh dünyalarına inmeden yönlendirme ve eğitim gayretleri, çoğu zaman hedefine ulaşmaz. Anne babalar her gün birlikte oldukları, günlük aktiviteleri birlikte yaptıkları çocuklarını bazen tam olarak tanıyamamakta ve onların psikososyal gelişimini iyi yönde yönlendirememektedir.  Bazı anne babalar, çocuklarının sadece fiziksel bakımlarına yönelik beslenme, barınma, sağlık problemlerini gözetip onların olaylar karşısındaki düşüncelerini, tepkilerini, yorumlarını, üzüntülerini, sevinçlerini, ruhsal yönlerini gerektiği kadar hesaba katmazlar. Kişisel görüşme ile haberleştiğimiz Amerikalı acil müdahalelerde bulunan bir sağlık mensubu şu yakınmaları dile getirerek endişelerini belirtiyordu  '' acil sağlık müdahaleleri yaparken olaylardan çocukların etkilendiğini ve bazı psikolojik problemlerin oluştuğunu görüyorum, anne babalara veya bakım veren kişilere çocukların sıkıntılarını bahsettiğimde, onların bana cevabı onlar çocuk ne olacak ki şeklinde oluyor.  ben buna dayanamıyorum ve çok üzülüyorum, çocuklarında ruh dünyası var  '' .Gerçekten de bazı zamanlar günlük olaylar ve gelişmelerin arasında çocukların olaylar karşındaki ruhsal tepkisi en son akla gelecektedir.
Çocuğa ayrılan vakit
Her anne baba çocuklarının gelişimi ve onların ruhsal yönleri ile çok ilgilendiklerini söyler ama kendi kendilerine oturup ''çocuğuma bu gün ne kadar vakit ayırdım ?'' diye sorduklarında, kendilerini tatmin eden cevabı çok azı alır. Amerikalı bir profesörden aldığım bir bilgiye göre A.B.D. de yapılan istatistiklerde bir babanın çocuğunu günlük görme süresi 7 saniye olarak bulunmuş. Yani aynı çatı altında yaşayan birbirinden apayrı, ayrı dünyalarda insanlar. Peki, bu durum hangi sonuçları getirir? yani anne babaların çocuklarının ruhsal yönü ve psikososyal gelişimi ile ilgili eksiklikleri hangi sonuçları doğurur? Bunun cevabını düşündüğümde her biri ayrı bir ''gelecek '' olan çocuklar ile ilgili çok karamsar düşünceler aklıma gelmektedir. Bu nedenle bu konuyu ileri bir tarihte, ayrı bir başlık altında incelemek istiyorum.


Hatta 2000li yıllarda bırakın ruhsal gelişimi yönlendirme ve mevcut ruhsal sorunları, dünyada milyonlarca çocuk kötü bakımdan, basit sağlık sorunlarından, kazalardan, salgın hastalıklardan, anne baba ihmaline bağlı nedenler ile hayatını kaybediyor.


Ruhsal gelişime etkiler
Her bir çocuğu ayrı bir dünya olarak kabul edip, onların ruh dünyasına inebilmek, ancak eğitim, anne baba bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi ile olacaktır. Ayrıca aile yapısının güçlendirilmesi, aileye sunulan imkânların artırılması, ailenin sosyokültürel ve sosyoekonımik açıdan desteklenmesi, çocukların yaşadıkları ortamların, çevre imkânlarının, devletin sağlayacağı imkânların çeşitliliği ve kalitesi bu sorunların oluşması ve sürecinde etkili olabilmektedir.
Çocuk eğitiminde çocuğun gerektiği şekilde yetiştirilmesi ve onun topluma hazırlanması, büyük ölçüde anne babanın hayatın ilk gününden itibaren çocuk ile ilgilenmesi, onun ile karşılıklı etkileşimi, ona değer vermeleri, kişilik yapısına saygı duymaları, ona yeterince vakit ayırmaları, onun bakım, beslenme ve korumasını sağlamaları, sevgi ihtiyacına karşılık vermeleri, ideal bir aile ortamı hazırlamaları, ona karşı ideal tavırları, tepkileri, tutumları etkili olmaktadır. Burada etki tepki prensibini hatırlatmak yerinde olur, anne babanın direk çocuğa yönelik veya gün içerisinde ki herhangi bir davranışı, sözü, tavrı, tepkisi ve yorumunun çocuk üzerinde bir mutlak bir etkisi olacaktır. Ve bu etkinin çocukta yansımaları iyi veya kötü yönde görülecektir. Aynı şekilde çocuğun her konuşması, davranışı ve yorumuna anne babanın tepkisi de çocuğun kişilik gelişiminin şekillenmesine neden olmaktadır. Yani çocuğu yanlış bir şey yaptığında ve bunu tekrarladığında sessiz kalan bir ebeveyn dolaylı olarak  '' ben bu davranışı destekliyorum '' mesajı verir. Diğer taraftan çocuğun olumlu davranışını onaylamayan bir ebeveyn çocuğa yine dolaylı olarak '' bu davranışın benim için önemli değil, olsa da olur olmasa da '' mesajını verir. Bununla birlikte görmezlikten gelinen tekrarlayan hatalar giderek büyür, olumlu davranışlar ise giderek azalır. Çocukları her an kontrol etmek her yaptıkları konusunda haberdar olmaya çalışmak çocuğu ruhsal gerilime itebileceği gibi, diğer yandan çocuğu kontrolsüz ve kendi halinde bırakmakta çocuğun önü alınamayan davranış problemleri geliştirmesine zemin hazırlayacaktır. Bu iki kutbun ortasında hareket alanı ideal olanıdır.


Burada hemen şunu belirtmek gerekir ki günümüz iletişim ve etkileşim toplumunda çocuğun gelişimi konusunda anne babalar üstlerine düşen her türlü görevi yapsa bile akraba çevresi, okul ortamı, arkadaş ve sosyal çevresi, dışarıdan gördükleri, duydukları da gelişim ve ruh sağlığı açısından çok önemli olmaktadır. Anne babalar bazen kendileri haricinde oluşan etkiler konusunda oldukça çaresiz kalabilmektedir. Yani hem ev içerisinde çocuğa gereken yönlendirme, hem de onun ev dışında psikososyal gelişimine kötü yönde etkide bulunacak etkenlerden koruma, ikisini de sağlamak ideal gelişim açısından gerek ve yeter şart olmaktadır.
Yapılması gerekenler
Anne babaların çocuklarının normal bir şekilde psikososyal gelişimini sağlamak ve uygun eğitimi vermek için yapmaları gereken şeyleri  şu şekilde sıralayabiliriz: Dengeli eğitim ve yönlendirme, Anne babanın kendi aralarındaki söz ve davranış birliği, Çocuğa karşı aşırı hoşgörü veya aşırı disiplin uygulamalarından kaçınmaları, olaylar ve ilerleyen süreç içerisinde çocuğa yansıyan davranışlar olarak tutarlı olmaları  ve zaman aşımından dolayı farklı farklı tepki vermemeleri, Çocuğa tepkilerinin yersiz ve abartılı olmaması, Güzel ve faydalı şeylerde çocuğun davranışlarının onaylanması, Hatalı durumlarda uygun bir şekilde cezalandırılmaları, Yapılan yanlışları sonucunda  sadece kızmak değil nedenini mantık çerçevesinde açıklamaları ve ona doğru olan hedefi vermeleri, Onlara her yönüyle  değer vermeleri, Kişilik yapılarına saygılı olmaları, Onlara söz hakkı tanımaları,  Sevildiklerini hissettirmeleri, Onlara güven duygusunu aşılamaları, Sosyal ve psikolojik gelişimini yakından takip etmeleri, Gösterilen davranış problemlerine karşı duyarlı olmaları, zamanında ve erken müdahaleyi sağlamaları, Kendi psikolojik sıkıntılarını çocuklara yansıtmamaları, onlardan gelişim ve kapasitelerinin üzerinde beklentiye girmemeleri, Onlara yeterince zaman ayırmaları, Onların sosyal çevrelerinin farkında olmaları  şeklinde özetlenebilir.
Çocuk Eğitimi Üzerine
İyi bir çocuk yetiştirmek, hazineler dolusu servetten daha hayırlıdır. Çünkü bunlar yaşayan hazinelerdir. (C.G.Salzman)
1.Ailede kazanılan davranış ve tutumlar, her zaman düzenli bir eğitimin sonucu olarak değil genellikle karşılıklı etkileşim sonucu ve rasgele gerçekleşmektedir.
2. Eğitimin en temel şartlarından birisi eğitici ve eğitilen arasındaki diyalogun (karşılıklı konuşmanın) sağlıklı olarak tesis edilmesidir. Bu ilişki ne kadar sağlıklı ise verilen eğitimin sonuçları da o kadar iyi olacaktır. İyi bir iletişim kurmanın yolu da çocuğu ve kendimizi anlamaktan geçer.
3. Eğer bir halk veya topluluğun diğerlerinden ayrıcalığı varsa, onlar insanların haklarını gasp ederek insanlık âleminin başına bela olabilirler. Kısa bir zaman sonra böyle kimselerin kalpleri katılaşır, başkalarının elem ve gözyaşları onları etkilemez olur. Çocuklar da baskı altında ezilen insan topluluklarındandır. Onları baskı altında tutanlar, özellikle anne ve babalardır. Çocuklara reva görülen bu muameleler, yeni yetişenler tarafından da görülerek âdeta gelenek halini almaktadır.
4. Çocukların davranışlarının kaynağı, anne ve babalarının hareketleridir. Aslında hatanın kimde olduğunu daha iyi anlamak için onlar üzerinde araştırma yapmak gerekir. Çocuklar, anne ve babalarına benzerler ve onların karakterlerini yansıtırlar.
5.Bazıları başka çocukları örnek gösterirler: "Bak şu çocuğa, nasıl hareket ediyor? Sen de böyle olmalısın!" diyerek çocuğun yaratılışına uygun olmayan şeyleri yaptırmaya kalkışıp çocuğu asi, hırçın ve pısırık bir hâle getirirler.
6.Anne ve babaların yanlış davranışlarından ilk önemli örnek; kendi yapmadıklarını onlardan istemeleri.
7. İkinci örnek: Aşırı ileri görüşlülük: Bazı anne ve babalar, yakınarak çocuklarına en iyi terbiye ve eğitimi verdikleri halde onların neden kötü davranışta bulunduklarını bir türlü anlayamadıklarını söylerler. Bunun sebebini biraz detaylı olarak araştırırsak, şu sonuç ortaya çıkar: Bu kötü hareketlerin kaynağı, çocuklara farkında olmadan verilen birkaç saatlik olumsuz derslerdir.
8. Üçüncü örnek: Yanlış eğitim: İnsanın keyfi yerindeyse, kötü davranışları ve alışkanlıkları görmemezlikten gelebilir. Ancak onu kızdıran bir şey varsa, çocuğunu küçük bir hatadan dolayı cezalandırır. Bazen suç işleyen çocuklar, bu işlediği suçu kabul edince dayak yerler. Bazen de yalan söyleyerek dayaktan kurtulurlar. En ufak hatadan dolayı –mesela bir bardak kırmak gibi- çocuk affedilmeyip hemen dövülebiliyor. Çocukları bu şekilde yetiştirmek, ateşin üzerine benzinle gitmek gibidir.
9. Çocukların duygularına değer vermezseniz ve sadece onlara haksızlık ederseniz, kendinizden nefret ettirirsiniz.
Küçük kız, annesini sevindirmek için bardakla çiçek götürüyor, merdivenleri çıkıyordu. Ayağı kayarak düştü ve bardak kırıldı. Annesi kızının ne yapmak istediğini öğrenmek gereği duymadan eline bir sopa alarak üzerine yürüdü… Bir yandan vurmaya, bir yandan da "Güzelim bardağı kırarsın ha!"diye bağırmaya başladı.
Takdir ve öpücük beklerken bir ton dayak yiyen küçük Dilara, yapılan haksızlık karşısında çok hiddetlendi. Uzun süre olanları unutamadı ve annesine içinden kin besledi. Ona bir daha çiçek hediye ettiğini gören de olmadı.
10. Çocuklar arasında ayrımcılık yapılırsa, ilgilenilmeyen ve horlanan çocuk, iltifat gören ve sevilen diğer kardeşlerini kıskanır, nefret ve kızgınlıkla bakar, anne-babasına karşı ise kin duyar ve inat eder.
11. Çocukları sevdikleri şeylerle korkutursanız, onlardan soğutmuş olursunuz.
12. Anne ya da babadan biri haklı olarak çocuğunu azarlar ve ceza verirken diğeri çocuğa arka çıkar, korur ve şımartırsa, çocuk kendisini azarlayan, ceza verenden nefret eder.
13. Çocuklarınıza karşı hissiz olur, onların üzüntü ve sevinçlerine katılmazsanız, böylece size karşı kin duymalarını sağlamış olursunuz.
14. Çocuklarınız bir hata mı yaptı? Hemen alaya alıp dalga geçerek hatırlatırsanız, böylece sizden nefret edebilirler.
15. Çiğdem, annesinden biraz dikiş dikmeyi öğrenince, annesine becerikliliğini göstermek için bir mendil kenarı çevirmek istedi. Bu mendilin kenarını çevirirse, annesi onu nasıl da takdir ederdi, diye düşünüyordu. Ümitler içinde, bütün dikkatini dikişe vermişti. İşin tam ortasındayken küçük kızın parmağına iğne batıverdi. Kızcağız, bu acı karşısında feryat ve figan ederek, yerinde zıplamaya başladı. Bu acısına bir çare bulur diye annesine koştu. Fakat ilgisiz ve düşüncesiz anne, kızının bu haline acıması gerekirken kahkahayla gülmeye başladı. Diğer kardeşleri de annelerinin kahkahasına katıldılar. İğnenin parmağına batmasından çok kendisiyle alay edilmesi acı veriyordu ona. Benzer olaylar ve annesinin benzer olayları devam ettikçe küçük yüreğinde annesine karşı kin ve nefret duyguları kabarıyordu. Artık hiçbir şeyle kendisini ispatlamak istemiyor, nefreti, davranışlarına da yansıyordu. Annesini üzmek için onun dediklerinin hep tersini yapıyordu. Anne ise Çiğdem'in bu ters davranışlarına bir sebeb bulamıyor, şaşırıyordu.
16. Çocuklarınıza sık sık yalan söyler ve onları aldatırsanız, işte o zaman size güven duymadıklarını görürsünüz.
17. Çocuklara neyin nasıl yapılacağını öğretmeden; rasgele emirler verirseniz ve yapılıp yapılmadığını kontrol etmezseniz, hiçbir zaman yerine getiremeyeceğiniz tehditler savurursanız, sizi dinlemezler alay ederler. Daha sonra sizi aşağıladıklarını göreceksiniz.
18. Hediye verme ya da ceza konusunda vaatlerde bulunursanız, sözünüzü yerine getirin. Yoksa çocuklar sözlerinizin boş olduğunu, tutarsız olduğunu anlarlar.
19. Çocuklarınızın birbirlerini aşağılamalarına, kavga ve gürültü çıkarmalarına müsamaha gösterir, suçun kimde olduğunu araştırmadan hemen dayak atarsanız, böylece çocukların birbirlerine düşman olacaklarını görürsünüz.
20. Sürekli insanların kötülüklerinden bahsederseniz, çocuklarınızı insan sevgisinden mahrum edersiniz.
21. Anne ve babalar, çocuklarına, fakirlere ve yardıma muhtaç insanlara merhamet edilmemesi gerektiğini anlatarak, cimrilik ederek bunlara yardım etmeyi "boş yere harcama" sayarlarsa, çocukların kalbinde yardım etme duyguları tükenir. Artık fakirlere karşı hissiz ve soğuk davranırlar. Hatta onlardan nefret bile etmeye başlarlar.
22. Anne ve babalar, devamlı birbirleriyle tartışır, hakaret eder, sürekli hatalarla çocuklara örnek olurlarsa, çocuklar onları aşağılarlar ve onlar da kavgacı ve tartışmacı olurlar.
23. Çocuklarınıza küçük yaştan itibaren, zavallı ve masum insanların acılarıyla alay etmeyi öğretirseniz, onlar da muhakkak böylece zalim ve acımasız olacaklardır.
24. Çocuğunuz birisine öfkeliyse onu destekleyip kışkırtmakla işte onların yüreklerine intikam hırsını rahatça yerleştirmiş olursunuz
25. Birileri çocuğunuzu aşağılar veya ona hakaret ederse, siz bunu iyice abartırsanız kalbindeki kin ve intikam hisleri eksilmez.
26. Çocuklarınıza başkalarının uğradığı felaketler karşısında sevinme öğretilirse, onlar diğer insanların mutluluklarına kızıp, kıskanırlar ve böylece kalplerdeki sevgi ve merhamet duyguları kaybolur.
27. Çocuklarınızı, bazı hayvanların kirli ve pis olduklarına inandırabilirseniz, onları diğer hayvanlardan da tiksindirebilirsiniz.
28. Çocuklarınız tabiatın güzellikleriyle ilgilenmek isterlerse, buna mani olunursa, onları değişik telkinlerle bu duygudan vazgeçirmeye çalışılırsa, o vakit tabiata karşı duyarsız ve hissiz olacaktır.
29. Çocuklarınıza, henüz öğrenim yaşına gelmeden, ısrarla yabancı dil öğretmeye çalışırsanız, göreceksiniz kabiliyetlerinin nasıl köreldiğini.
30. Çocuklarınıza cinlerden, hayaletlerden, büyüden, peri masallarından, kötü kalpli cadıdan bahsedilirse, böylece onların her gece cin ve hayaletlerden korktuklarını göreceksiniz.
31. Çocukları ölümden korkutmamak için, onun çok korkunç bir şey olmadığını anlatmalısınız.
32. Çocuklarınıza Allah'ın hep ceza verip azap ettiğini anlatırsanız, böylece onların Allah'tan ve dinden uzaklaştıklarını göreceksiniz.
33. Çocuklarınızı dinden uzaklaştırmak istemiyorsanız dini bilgileri öğrenmeleri için baskı yapmamalı, hatta bu sebeple onları dövmemelisiniz.
34. Dindar insanları kötüleyip, arkalarından konuşarak çocuklarınızı dinden uzaklaştırmış olursunuz.
35. İstedikleri her şeyi hemen yerine getirirseniz, çocuğunuz inatçı biri olur.
36. Çocuklarınızı yalan söylemesini istemiyorsanız onları küçük yaşta buna alıştırmamalısınız.
37. Çocuklarınızın size her anlattığına hiçbir araştırma yapmadan inanırsanız onları yalancı yapabilirsiniz.
38. Çocuklarınız yaptıkları hataları size bildirip doğru söyledikleri zaman onları cezalandırırsanız böylece yalan söyleme ihtiyacı duyarlar.
39. Çocuklara, nazlanmasına neden olacak şekilde davranıp, üzerine fazla düşerseniz tembelliğe ve yalana teşvik etmiş olup, konuşmalarınızla yalan söylemelerini kolaylaştırabilirsiniz.
40. Çocuklarınıza her şeyin kötü tarafını gösterirseniz; onları somurtkan, kendilerinden şikayet eden ve hayatta karamsar insanlar yaparsınız.
41. Çocukları, başkaları aleyhinde konuşmaya teşvik ederseniz büyüdüklerinde iftira atmaya da alıştırmış olursunuz.
42. Sahip olamayacakları şeyleri güzel göstermek suretiyle çocuklarınızı somurtkan ve çekilmez hale getirebilirsiniz. Hiç de kötü hayatları olmayan çocuklar, yaşantılarından memnun olmamaya başlarlar.
43. Normal isteklerine aldırılmayan fakat zorla yaptırmak istedikleri hemen yerine getirilen çocukların inatçı hale geldiklerini göreceksiniz.
44. Çocukları, sevmedikleri ve başaramayacakları meslekleri seçmeye zorlamamalısınız, yoksa yetenekli olmadıkları mesleklerde beceriksiz, faydasız ve neşesiz hale gelirler.
45. Her istediklerinde çocuklarınıza bol bol harçlık verir ve bu parayı ne yaptıklarını hiç sormazsanız zamanla hırsızlık yapmaya yönelirler.
46. Çocuklarınızın gözleri önünde evliliğe dair mahrem olan şeyleri yaparsanız ruhsal yapıları bozulur.
47. Her istediklerini yemelerine göz yumarsanız çocuklarınızı obur yapabilirsiniz.
48. Çocuklarınızın, kendilerini size beğendirmek için gösterdikleri gayretleri görmemezlikten gelmeyin. Aksi halde onları tembel, düzensiz ve hayata karşı isteksiz yapabilirsiniz.
49. En küçük hatalarından dolayı bile çocuklar dövülürse, çok kolay aptal olurlar.
50. Aşırı içki içen anne-babalar, çocuklarınızın nasıl geri zekâlı olduğunu gözlerinizle görün!
51. Çocukların her işi başkalarına yaptırılır, kendi başlarına bir iş yapmalarına da fırsat verilmezse, beceriksiz ve pısırık bir hâle gelirler.
52. Çocuklarınızın düzenli ve tertipli olma heveslerini kırmayın, yoksa onları düzensiz bir hâle getirebilirsiniz.
53. Çocuklarınızı küçük yaşta süslü püslü, gösterişli ve modaya uygun giyindirirseniz, büyüdüklerinde onları "moda hastası" tipler olarak görebilirsiniz.
54. Çocuklara sık sık çalışmanın zorluğundan bahsetmeyin, bahsederseniz bu, onların avare ve haylaz kimseler olarak yetişmesini sağlar.
55. Çocuklarınızı, çok küçük yaşlarda zekâlarının gelişmesi için zorlarsanız onların böylece aptallaştıklarını görebilirsiniz:
Bir profesörün sevimli bir kızı dünyaya gelmişti. Birkaç hafta sonra hareketleriyle gösterdiği zekâ belirtileri, anne ve babayı pek sevindirmişti. Bir yaşına geldiğinde yaptığı ilginç hareketlerle, söylediği sözlerle dikkatleri üzerine toplamaya başlamıştı. Çocuk gücünden fazla gayret göstermeye başladı. Arkadaşları dışarıda oynarken, o odasına kapanıp, hayret edilecek kadar çok şeyler öğrendi. Dört yaşına geldiğinde her şeyi okuyabiliyor, bu arada Fransızca ve coğrafya dersleri alıyordu. Altı yaşındayken tarih dersleri almış ve çoğu yazarları okumuştu. On iki yaşına geldiğinde eski medeniyetlerden bahsediyor, bir sanat tenkitçisi gibi şair ve yazarları tenkit ediyor, yeni çıkan savaşların sonuçları hakkında kendinden emin şeyler söylüyordu. Ne var ki on üç yaşından sonra gerilemeye başladı. Kızcağız, okuduğunu anlayamaz ve hiçbir şeyi kafasında tutamaz hâle geldi. Sonunda kafası hiçbir şey alamaz aptal biri oldu. Çocuklar ata benzer. Daha gelişmeden önce onlara yük vurulursa, küçük ve güçsüz kalırlar.
56. Çocuklara, paranın çok değerli bir şey olduğunu sık sık hatırlatırsanız cimrileştirirsiniz.
57. Durmadan vazifelerini anlatmak, çocukları öğüt dinlemez hale getirir, göreceksiniz ki zamanla duyarsız bir hâle geleceklerdir.
58. Kötü alışkanlıkları çocuklarınızın yanında sık sık tekrarlarsanız, onların sizi örnek aldıklarını ve bu alışkanlıkları kazandıklarını görebilirsiniz.
59. Çocukları ya kendi hallerine bırakmak yahut bakıcılara emanet edip onlarla hiç ilgilenmemek, kötü huylu hâle getirir.
60. Çocuklarınızı sağlıklı büyütmek istiyorsanız, onların üzerine titreyip çok nazlı yetiştirmeyin.
61. Temiz hava ve bol güneşten mahrum yaşamak, sağlıksız yetişmeye yol açar.
62. Çocukların üzerine titremek, en ufak bir rahatsızlıktan dolayı doktor doktor gezdirmek, hazır yiyeceklere alıştırarak bol bol ilaç vermek, onları ölüme yaklaştırır.
63. Çocuklarınızı sağlıksız bir bakıcıya verirseniz onların da hastalıklı ve zayıf kimseler olduğunu görürsünüz.
64. Bütün rahatsızlıkların ana kaynağı, bizzat insanın ta kendisidir. Cahillik, batıl inançlar, tembellik, başıbozukluk ve en önemlisi, fikri hayatın kaynağı olan din ve manevi değerlerin yeterince bilinmemesidir. Şayet bu hastalıklara şifa bulmak gerekiyorsa


MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDİYORUM!

-Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanabilecek hiçbir koz verme.
-İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil.
-Kimseye yalvarma.
-Asla dönüp arkana bakma.
-Sır tutmasını bil.
-Dostlarının yeri ayrı, sevgilinin yeri ayrı. Sevgilin için dostlarını, dostların için sevgilini satma.
 
-Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme,ama aklının bir köşesinde de tut.
-Bir ilişkiyi kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz,iki damla gözyaşı için asla yumuşama.
-Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
-Seni dinleyip anlamaya niyetli olmayanlarla tartışma.
-Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
-Eğer verdiğin o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme.

-Kendini öven insanlardan kaç.
-Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma.
-Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
-Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorsa onların öğütleri gözardı etme.
-Göz göre göre su birikintilerine taş atma,mutlaka üzerine sıçrar.
-Gözyaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.

-Senin zekana inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
-Kendini sev.
-Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
-Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakarlık yapma.
-İnsanları kaybediyorsun diye ağlayıp sızlama, ama kazandığın insanların değerini bil.
-Kimseye taşıyabileceğinden fazla değer verip bununla övünmesine fırsat verme.
-İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma.
-Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme.

Üstün Dökmen


  
Bir çocuğu geleceğin suçlusu yetiştirmenin 8 basit kuralı 

1 Küçükken daha, çocuğa ne isterse vermeye başla!
Ki, herkesin onun geçimini sağlamakla mükellef olduğuna inansın...

2 Fena sözler söylediğinde gül!
Ki, kendisinin akıllı olduğuna inansın...

3 Ona düşünmeyi, beynini kullanmayı öğretme sakın!
Bırak, on sekizine gelince kendisi karar versin...

4 Yerde bıraktığı her şeyi kaldır: kitaplarını, giysilerini, pabuçlarını... Onun için her şeyi sen yap! 
Ki, sorumlulukları hep başkalarına yüklesin...

5 Onun önünde sık sık kavga et!
Ki, bir gün aile parçalanırsa pek de şaşırmasın...

6 Ona istediği kadar harçlık vermekten kaçınma!
Asla kendi parasını kazanmanın ne demek olduğunu öğrenmesin...

7 yiyecekmiş, içecekmiş, konformuş, tüm arzularını yerine getir!
Ki, istediklerini her zaman elde etmeye Şartlansın...

8 Komşulara, öğretmenlere, polise, vs. karşı hep onun tarafında ol!
Ki, hepsine karşı ön yargılarla davransın...

Evet evet, bütün bunları yap!
Ki, günün birinde onun başına bir bela gelirse kendinden özür dile, ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığın için kendine teşekkür etmeyi de ihmal etme sakın!

"Murat Bozkuş" 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmen şiirleri

HEM 1. Kademe okuma – yazma kursu zümre öğretmenler kurulu

Özel Eğitim Uygulama Okulları (III. Kademe) İş ve Beceri Uygulamaları dersine ait taslak öğretim programları