Bağışıklık sistemine güç katan sebzeler


Bağışıklık sistemine güç katan sebzeler 

Domates: Düzenli domates tüketen insanların enfeksiyonlara karşı daha dirençli olduğu tespit edilmiştir.

Havuç: Vücutta A vitaminine çevrilebilen beta-karotenden zengin olması nedeniyle kışın bağışıklık sistemimize güç veren sebzeler arasındadır. Beta-karotenin etkinlik gösterebilmesi için havuç salatanıza bir tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyebilirsiniz.

Yoğurt: İçerdiği laktik asit ile mikroplara karşı koruma sağlayan yoğurdun düzenli tüketildiğinde soğuk algınlığına yakalanma riskini azaltır. Günde 1-2 su bardağı yoğurt özellikle kış aylarında ihmal etmemeniz gereken besinlerin başında geliyor.

Yulaf ezmesi veya yulaf ekmeği: Yulafın içinde bulunan beta-glukan isimli diyet lifinin hastalıklara karşı direnci artırdığı ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Kış süresince kahvaltılarda haftada 1-2 defa yulaf ezmesi ve öğünlerinizde 1-2 dilim yulaf ekmeği tercih ederek hastalıklardan korunabilirsiniz.

Kuruyemişler: İçerdikleri yoğun magnezyum, çinko, omega-3 yağ asitleri ve E vitamini ile bağışıklık sistemini güçlendirme konusunda oldukça başarılılar. Fakat içerdikleri enerji miktarı fazla olduğundan tüketim miktarlarına dikkat etmek gerekir.


Karbonhidratı eksik etmeyin: Karbonhidrat eksikliği kişinin kendini bitkin hissetmesine neden olur. Çünkü vücudun başlıca enerji kaynağı karbonhidratlardır. Bu nedenle karbonhidrat, protein ve yağ açısından dengede olan menülerin tercih edilmesi gerekir.

Turuncu sebzeler: Kış ayları boyunca turunçgiller, havuç ve bal kabağı turuncu sebze ve meyveler A vitamini öncüsü ve güçlü bir antioksidandır. Turunçgiller C vitamini açısından da zengindir. C vitamini bağışıklık hücrelerinin yapımında görev aldığı için, bizi hastalıklara karşı koruyan bir vitamindir. Yalnız C vitamini vücutta depolanamaz bu nedenle besinler ile düzenli olarak her gün mutlaka alınması gereklidir.

Ispanakla portakal suyu için: Pazı, roka, brokoli ve ıspanak gibi kış sebzeleri beslenmemiz açısından son derece önemli rollere sahiptir. Ispanak demir minerali açısından da zengindir. Fakat içerisinde bulunan demir vücutta zor kullanılan demir çeşididir. Ispanak yemeği tüketirken içinde yer alan demirden daha fazla yararlanmak adına yapmanız gereken yemeğin yanında taze portakal suyu, domates, patates püresi gibi C vitamininden zengin bir besin kaynağı tüketmek ve az miktarda da olsa et çeşidi tüketmektir. Bu şekilde düzenlenmiş bir karışım öğün ile ıspanaktaki demirden maksimum yararlanmış olursunuz.

Patates enerji katar: Turp, kereviz, yer alması ve patates gibi sebzeler ile kış sofralarımıza lezzet ve sağlık katabiliriz. Kök sebzeler birçok vitamin ve mineral içerir. Ayrıca içeriklerinde bulunan antioksidan öğeler ile vücudumuzu serbest radikallere karşı güçlü hale getirirler. Kışın antioksidanların düzenli alımı kendinizi enerjik hissetmenizi sağlar. Patates potasyum ve C vitamini içeriği ile son derece sağlıklı bir sebzedir. Patatesin C vitamini içeriğinin kabuğa yakın kısmında bulunduğu unutulmamalıdır.

Soğan, sarımsak doğal antibiyotik: Soğan ve sarımsakta kış ayının vazgeçilmez sebzelerindendir. İçerdikleri kükürtlü bileşenler sayesinde soğan ve sarımsak antibiyotik özelliğe sahiptir, vücut direncinizi artırır.

Günde 15 bardak su: Kışın su tüketimimiz de belirgin bir düşüş olur. Fakat susuzluk hissi yaşamıyor olsak dahi, su içmeye özen göstermeliyiz. Günde 8–15 su bardağı su kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak.

Kafeinden uzak durun: Aşırı tüketildiklerinde vücut su dengesini de bozabilen bu tür içecekler yerine su, taze meyve suyu ve ayrana yönelebilirsiniz.
Kaynak: ekolay.net
Yemekten önce yenen elmanın zayıflamaya yardımcı olabileceği bildirildi. İngiliz bilim adamları elmanın formu korumadaki önemini anlatıyor...
İngiltere'de bilim adamları, yemekten önce meyvenin daha az yemeye yardımcı olup olmadığını ve zayıflamak için meyvenin hangi şekilde yenmesi gerektiğine yanıt aradı. Araştırmaya, rejim yapmayan ve sağlıklı üniversite öğrencileri katıldı.

Gençlere, 5 hafta boyunca kahvaltıdan 3 saat sonraki öğle yemeğinden 15 dakika önce kabuğu soyulmuş elma, elma kompostosu ya da posalı ya da posasız elma suyu verildi.

Elma yiyenlerin, özellikle elma suyu içenlerden daha az yemek yediği görüldü. Araştırmaya imza atan bilim adamları, yemekten biraz önce meyve yemenin tokluk seviyesini ve kalori tüketimini etkileyebileceğini belirtti.

Fransız "Le Point" dergisinin internet sitesinde yayımlanan makalede, meyvenin tokluk hissi yaratma konusunda salata ya da çorba kadar etkili olabileceği savunuluyor.

Kaynak: milliyet
http://www.haber365.com/Haber/Kis_Hastaliklarina_Meydan_Okuyanlar/ alınmıştır



Sebze meyvenin gizli gücü!


Sebze ve meyvelerin vücudumuza faydaları saymakla bitmez...

Amerika'da Jay Kordich adlı hastanın hazırladığı "Meyve ve Sebzelerin Gizli Güçleri" adlı kitapta meyve-sebze terapileri anlatılıyor.

Kitapta sebze ve meyvelerin faydalarının yanı sıra bir de reçete sunuluyor. Hormondan uzak, mevsiminde tüketilen meyve ve sebzelerin gizli güçleri şöyle sıralanıyor:

Elma: Böbreklerin temizlenmesine, sindirim rahatsızlıklarının kontrol edilmesine yardım ediyor.

Muz: Kalbe ve kas sistemine faydalıdır. Yorgunluğa ve ishale bire bir geliyor.

Greyfurt: Sindirimi uyarıyor. Diş etlerinin kanamasını azaltıp, soğuk algınlığına iyi geliyor. Lifleriyle yenirse, kolesterolü düşürüyor.


Portakal: Soğuk algınlığı, grip, incinme, kalp hastalığı ve felçten korunmaya yardım ediyor.

Mandalina: Enfeksiyonlarla savaşmayı kolaylaştırıyor.
Üzüm: Böbreklerin çalışmasını uyarıp kalp atışını düzenliyor. Karaciğeri temizliyor, siyah üzüm hücreyi yeniliyor.

Kavun: Endişe ve uykusuzluğa iyi geliyor. Bağırsak ve cilt kanserine karşı tavsiye ediliyor.

Armut: Kalp-damar sağlığı, alçak kan basıncı ve fiziksel performansa iyi gelen vitaminleri barındırıyor.

Brokoli: Mide ve yemek borusu kanseri tehlikesini azaltıyor.

Lahana: Yaşlanmayı önleyici mineral olarak kabul edilen selenyum içerdiği için sağlıklı bir cilt için tavsiye ediliyor.

Havuç: Enerji veriyor. Karaciğerin safra salgılamasına ve kolesterolü dengelemesine yardım ediyor.

Salatalık: Kasları gençleştirip, deri hücrelerine elastikiyet veriyor.

Sarımsak: Tansiyonu düşürüp, kan pıhtılaşmasını azaltıyor. Bazı mide kanserlerini önleyip bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

Ispanak: Karaciğeri, lenf bezlerini ve kan dolaşımını uyarıyor.

Uykusuzluk için, havuç ve kereviz sapının suyunun karıştırılması tavsiye ediliyor.

Sindirimi kolaylaştırmak için, karnabahar, havuç ve maydanoz suyu öneriliyor.

Gribe ise, bir bardak kızılcık suyu yahut elma + kızılcık, elma + üzüm + ananas suyu iyi geliyor.

Havuç ve lahana suyunun karıştırılması sakinleştirici etki yapıyor.

22 Ocak 2008, 13:35
http://www.leyditurk.com/haber.php?haber_id=159452 ALINMIŞTIR



Patates: B ve C vitaminlerinden zengin, yüzde 15’i karbonhidrat ve yüzde 77’si su olan patates bir “potasyum deposu”dur. Yüksek nişasta içeriği, diyet listelerinde “out” olmasında neden olmuştur. Ancak buharda haşlanmış ya da fırınlanmış haliyle uygun ölçülerde tüketilebilir.

Süt danası: Yaşı 3 ila 6 ay arasında değişen dananın eti en makbuldür. Yüzde 20’si protein ve yüzde 6,5’i yağ olan bu değerli besin maddesi fosfor, potasyum, sodyum, demir, çinko ve B12 vitamini açısından zengindir.

Badem: Kuruyemişler içinde tüketim sıklığı olarak en üst sıralarda olmasa da badem, yüzde 23’lük protein ve yüzde 8’lik lif içeriği, potasyum, fosfor, magnezyum, kalsiyum, demir yoğunluğu ve E vitamini miktarı ile gerçek bir şampiyondur.

Kümes hayvanlarının karaciğeri: Yüzde 25 protein içerdiği için listeye eklediğim bu besin maddesi aynı zamanda yüzde 7 civarındaki yağ oranıyla 100 g. da 170 kalori barındıran, sodyumdan zengin bir seçenektir.

Yumurta: Haşlanmış, yağda ya da omlet ve menemen hali ile çok değerli bazı amino asitleri beslenmemize kattığı, A, D, E, K vitaminlerinden, fosfor, potasyum ve sodyumdan zengin olduğu için tartışmasız en önemli gıdalarımızdan biridir.

Elma: Yüzde 85’i su olan, potasyum, B, C ve E vitamininden çok zengin bu meyvenin yaşantımızdan eksik edilmemesi gerektiği tartışılmaz!

Beyaz peynir: Yüzde 85’i protein olan, kalsiyum zengini ve kahvaltılarımızın vazgeçilmezidir. Tek sakıncası değişen yağ ve tuz oranlarıdır. Günlük toplam yağ tüketimi hesabında kafalar karışabilir! Bu içerik doymuş yağlardan oluştuğu için ölçüyü kaçırmamak gerekir.


Yeşil sebzeler: Vitamin ve mineralden zengin, bol su ve lif içerikleriyle sindirim sisteminin dostu, çiğ olarak da tüketilebilmeleri nedeniyle pratik besinlerdir. Tabaklarda da sindirim sisteminde de geniş bir hacim oluşturmaları hem gözümüzü doyurur hem de uzun süre tok tutar.

Tam tahıl unundan yapılmış makarna ve erişte: Kompleks karbonhidrat içeriği sayesinde kan şekeri düzeyini yavaş etkilediği için acıkmayı da geciktirir. Birlikte kullanacağınız sosu dikkatli seçerseniz, kalori getirisi de azdır.

Hindi: Neredeyse 1/3’ü protein olan, fosfor, demir, çinko, selenyum, bakır, B2, B3, B5, B6, B12 vitaminlerinden zengin bu besini farklı ve sağlıklı pişirme yöntemleriyle rahatlıkla kullanabilirsiniz. Aklınızda bulunmasını istediğim küçük bir uyarı: Dondurulmuş hindi etlerini buzdolabının soğutucu kısmında çözdürün. Burada süre kilo başına yaklaşık 10 saattir. Aksi halde bakteri üremesi kolaylaşır.

Kabuklu deniz ürünleri: Yengeç başta olmak üzere tüm bu grup gıdalar yoğun ve sıkı dokulu etleriyle iyi birer protein kaynağıdır. Yüksek iyod içerikleri, bu mineral açısından kısıtlamaya gitmesi gereken kişilerin dikkatini çekmelidir.
http://www.haber365.com/Haber/Bu_Besinler_Aclik_Hissini_Azaltiyor/ alınmıştır 



Midenizde ikinci bir beyin var!

Midenizde ikinci bir beyniniz var dersek ne dersiniz?

Peki ya bu ikinci beyin modunuzu, geçirdiğiniz tüm hastalıkları, hatta verdiğiniz kararları etkiliyor desek? Yoksa siz bunların beyninizde gerçekleştiğini mi düşünüyordunuz?
Bu haberi yapmamıza neden olan kişi, ABD'deki Columbia Üniversitesi'nden Hücre Bilimi Profesörü Michael Gershon'un Psychology Today Dergisi'nin Aralık 2011 sayısına yaptığı açıklamalar... Orada da aynen söylendiği gibi kendisi bir çeşit mide ve bağırsak gurusu. Midemizin beyin gibi çalıştığını, kesinlikle ondan emir almadığını savunuyor. Aldığımız hayati kararları bile etkiliyormuş yediklerimiz. Bir buçuk İskender kebap üstü milyon dolarlık anlaşma yapmamalıyız mesela.
Michael Gershon diyor ki, "Midedeki beyin kafamızdakinden bağımsız çalışan bir organ, yani ikinci beyin." Gershon'un midedeki beynin keşfiyle ilgili çığır açan 50 yıllık bir çalışmanın devamı niteliğindeki araştırması, okuyanı hayrete düşürecek cinsten.
OTİZM BAĞLANTISI
Dr. Gershon, 100 milyon nöronun dizildiği ESS'nin (Enterik Sinir Sistemi, yani bağırsakların yönetim merkezini oluşturan nöronlar) kendi kendine çalıştığını gördü. Yemeği midedeki beyin hareket ettirip bağırsağa gönderiyordu. Dahası midenin beyne gönderdiği sinyaller mutluluk, stres, anı, hafıza, hatta karar verme mekanizmalarını etkiliyordu. "Midede kabaca tamir edilen düşünce bozukluğu ileride meydana gelecek büyük depresyonları önlüyor" diyor Gershon. "Otizmle ilgili araştırmalarsa devam ediyor." Yani otizm bile midedeki düzensizliklerle bağlantılı. Zira bazı araştırmacılar ve hatta aileler glütensiz ve süt proteini taşımayan besinlerin otizm semptomlarını azalttığını söylüyor.
YAĞLI YE, MUTSUZ OL!
UCLA (University of California LA) "Sinir Bilimleri Direktörü" Emeran Mayer, daha da ileri gidip "Sinir sistemi midede başlar. Bağırsak solucanlarının ilkel beynini oluşturan yapı ve bir memelinin beyni benzer sinir devrelerinden oluşur" diyor. Yani zaman içinde evrim geçirmiş bu devreler, insandaki merkezi sinir sisteminin içine dahil olmuş. Bu durumda midenin hayati bilgiler taşıması normal.
Beslenme uzmanı Giovanni Cizza'nın saptamaları da ilginç. "Yemek duyguları etkiler. Geleneksel bilgiler, çikolata, tatlı, peynir gibi yiyecekleri yeme isteğinin altındaki nedenin psikolojik olduğunu söyler. Mesela annenin pişirdiği kek kokusu hafızada yer eder." Cizza, gönüllüler üzerinde yapılan bir araştırmadan da bahsediyor. "Baygınken, yani ne yediğini bilmediği anda verilen aşırı yağlı gıdaların bile kişinin stersli uyanmasına neden olduğu görüldü" diyor. Aşırı stresli fareler de doğrudan yağlı ve enerji veren yemeklere yönelmiş.
LAKTİK ASİT MUCİZESİ
Mide – beyin güzergâhında tek çalışanlar, nöro hormonlar değil. Tahmini 100 trilyon bakteri bağırsakta yediklerimizi sindirmekten fazlasını yapıyor. Bakteriler bizimle birlikte evrim geçiriyor, ortak yaşamaya devam ediyorlar. Bu faydalı mikroorganizmalar aynı zamanda yedek DNA gibi çalışıyor. Kanadalı sinir uzmanı Jane Foster "Bu mide canlıları beslenme biçimimizle genetik kodlamamız arasındaki bir geçiş yolu gibi. Genetik, kişinin hangi gıdalara yatkın olduğunu belirler. Bu canlılar, o yatkınlığı bile değiştirebilirler" diyor. Foster'a göre mide bakterileriyle beynin iletişimi doğuşta başlıyor ve devam ediyor. Bağırsak canlılarının doğru yönlendirilmesi, strese bağlı davranış bozukluğundan boşaltım sorununa kadar her şeye iyi gelebilir. Yani bu bakterilerle aranızı iyi tutarsanız, örneğin kabızlığa kesin çözüm bulmuş olursunuz. Yeditepe Ü. Gastroenteroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Pata, "Obezite, ülser gibi birçok hastalığın tedavisinde buradan yeni tedavi yöntemleri geliştirilecek" diyor. Ama kendi bakterilerinizin huyunu suyunu öğrenmek için uzman hekimlere başvurmanız gerekiyor.
İrlandalı farmakoloji uzmanı John Cryan da "lactobacillus" adlı karbonhidrattan laktik asit üreten bir bakteriyle çalışıyor. Mesai arkadaşı öyle becerikli ki, yoğurt ve peynir de yapıyor. Cryan bu bakterinin farelerde anksiyeteyi azalttığını saptadı. 40 gönüllü hastaya yarı placebo yarı yararlı bakteri verildi. Öncesinde ve sonrasında beyin filmleri çekildi. Bakteri verilenlerdeki olumlu değişim açıkça ortadaydı.
"İştah yemekle gelir. Bir şeyi yedikçe devamı için mideyi teşvik edersin" derler ya, gerçekten öyle. Düşünün, nasıl beslenirseniz ona alışıp hep onu yemeye başlıyorsunuz. Fransız uzman Wim De Neys aslında bu yazıyı okuyan herkesin kafasındaki bir tilkiyi uyandırarak noktayı koyuyor: "Mideden yayılan sinyallerin kararlarınıza etkileri bilimsel olarak kanıtlanmaya başladı. Ama mide isimden kaybediyor!" Aynı şeyi düşündünüz değil mi? Kafa önemli; mide, bir organ işte. Artık atıştırırken bir kez daha düşünün!
Aysel Bozyel (Diyet ve beslenme uzmanı)
'Doğulular daha sinirli çünkü...'
Aysel Bozyel olayın tamamen sinir uçlarının uyarılmasıyla ilgili olduğunu söylüyor: "Yoğun acılı ve yağlı yemek mideye indiği anda beynin duyguları ölçen kısmı harekete geçer. Bu da depresyona neden olur. Bu yüzden Doğu ve Güneydoğulular daha sinirli ve gergindir. Akdenizliler kesinlikle daha mülayim çünkü sağlıklı besleniyorlar." Bozyel'in bir saptaması daha var: "Mesela Konyalılar yavaş hareket ederler çünkü çok fazla unlu gıda tüketiyorlar."
Prof. Dr. Cengiz Pata (Yeditepe Ü. Gastroenteroloji Bölüm Başkanı)
'Yeni tedavi yöntemleri çıkacak'
Pata, çalışmaların mide ve bağırsağın beyinden daha karmaşık sinir aksına; ghrelin, putrisin, seratonin gibi onlarca lokal salınıma sahip olduğunu söylüyor. "Depresyonun oluşumunda yeri olan Seratonin'in sadece yüzde 5'i beyinde salgılanıyor. Kalanı mide ve bağırsaklardan sentezleniyor" diyor.
http://www.veteknoloji.com/midenizde-ikinci-bir-beyin-var-47477--.html ALINMIŞTIR



2010  ege üniversitesi  El kitabı 
SAĞLIK:
1. Çok su için.
2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de dilenci gibi yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. 3 E ile yaşayın -- Energy, Enthusiasm, and Empathy (enerji, heyecan ve duygu paylaşımı).
5. Meditasyon, yoga ve dua yapacak zaman yaratın.
6. Daha çok oyun oynayın.
7. 2009'da okuduğunuzdan daha fazla kitap okuyun.
8. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.
9. 7 saat uyuyun.
10. Hergün 10 - 30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken gülümseyin.
KİŞİLİK:

11. Hayatınızı başaklarınki ile karşılaştırmayın. Onların seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok.
12. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an için harcayın.
13. Kendinizi fazla abartmayın; sınırlarınızı bilin.
14. Kendinizi çok da ciddiye almayın; kimse yapmıyor.
15. Kıymetli enerjini gevezelikle, dedikoduyla boşa harcama.
16. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
17. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz.
18. Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını hatırlatmayın.


Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.

19. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
20. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
21. Senden başka hiç kimse senin mutluluğundan sorumlu değildir.
22. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın.

Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
23. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
24. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz.
Aynı fikirde olmamak için anlaşın.
SOSYAL YAŞANTI:

25. Ailenizi sık arayın.
26. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
27. Herkesi herşey için affedin.
28. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
29. Hergün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1 kişiye "GÜNAYDIN" deyin.
30. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü seni ilgilendirmez.
31. Hasta olduğun zaman işin sana bakmamalı.
Arkadaşların bakmalı.

Onlarla temasta olun.
HAYAT:

32. Doğru şeyi yapın!
33. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan her şeyden uzak durun.
34. Tanrı her şeyi iyileştirir.
35. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
36. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve ortaya çıkın.
37. En iyisine henüz sıra gelmedi.
38. Sabah canlı olarak uyandığınız zaman, bunun için tanrıya şükredin.

39. Maneviyatınız daima mutludur. Öyleyse mutlu olun.

SONUNCU ANCAK ÖNEMLİ:

40. Lütfen bu dilekleri önemli saydığınız herkese iletin. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmen şiirleri

HEM 1. Kademe okuma – yazma kursu zümre öğretmenler kurulu

Okullarda bulundurulacak sivil savunma dosya içeriği