Oymacılık



OYMACILIK

Eski çağlardan beri özellikle mimarlıkta uygulanan taş oymacılığında alçak kabartma ya da yüksek kabartma teknikleri kullanılır. Asur, Hitit, geç Hitit yapılarını süsleyen ortostatlar Hititlerin (Fasıllar, Eflatunpınar) ve  Phrygialılare'ın(Yazılıkaya, Maltaş, Aslantaş) Kaya anıtları, Lykialılar’ın kaya mezarları, lahitleri, taş işçiliğinin özgün örnekleri olarak belirtilebilir. Anadolu'da gerçekleştirilen ilk türk yapıtlarında taş oymacılığı mimariyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifa'sının (1228) Taç Kapısı’nda ve mihrabında  Anadolu öncesi tuğla ve alçı işlemlerinin etkisi belirgindir.(Yüksek kabartma biçiminde iri palmetlerin ve yıldızların üzerleri ayrıca ince desenlere bezenerek iki kademeli Süsleme uygulanmıştır)Anadolu Selçukluların  cami, medrese, kervansaray ve türbe gibi yapılarındaysa taşa daha yakın bir üslup geliştirilmiştir. Bezemeler özellikle taç kapıların çevresinde yoğunlaşmıştır. Bu süslemelerde daha yüzeysel bir üslup görülür, ancak yer yer yüksek kabartmalarla karşılaşılmaktadır.(Sivas Gök Medrese, Konya İnce Minareli Medrese, Erzurum Çifte Minareli Medrese)daha sonra, Selçuklu taş işçiliği ve motifleri Karamanoğulları yapılarında bir ölçüde sürdürülmüştür.(Karaman İbrahim Bey İmareti, Hatuniye Medresesi) Osmanlı öncesi taş oymacılığının bir başka önemli grubunu mezar taşları oluşturur. Özellikle Ahlat'ın Xl-XV.yy.lar arasında tarihlendirilen ve bir dantel inceliğiyle işlenmiş mezar taşları ,üzerinde taş ustalarının adlarını taşımaları açısından da önemlidir.

Osmanlı Mimarlığında taş işçiliği ölçülü bir biçimde uygulanmıştır.(Minberler, sütun başlıları, mukarnaslar, şerefe korkulukları ve altları, çeşmeler vb.) Mezar taşları ve lahitlerde bir dönemin farklı üsluplarını yansıtan bezemeleri ve yazılarıyla taş oymacılığının özgün örnekleridir.
Değerli taş oymacılığı, mühür, tılsım ve süs olarak kullanılan oymalı cevherler lV. bin yılda Mezopotamya'da ve daha sonra da ortaya çıktı. lV. bin yılın sonuna doğru ,damga mührün yerini Doğu'da (Uruki, Fara,Cemdet- Nasrhanedan öncesi krallıkları, Ur ve Akkad hanedanları ),yavaş yavaş üzerinde insan biçimli  tasvirler bulunan silindirler aldı. Mühür Batı'da ilk olarak Minos uygarlığında (Girit'te ) görüldü. Mercimek biçimindeki  bu taşlar (akik, kalsedoin, kırmızı akik) geometrik şekillerle ve daha  sonra  hayvan figürleriyle ve çeşitli simgelerle (Yay, haç, yıldız, ok, vb) süslendi. Fenikeliler İ.Ö.lll binyılda Asue ve Mısır Silindirlerini kullandılar. Ahemeni egemenliğinden (İ.Ö.Vll.) yy. başlayarak pers taş oymacılığı taklit ettiler ve silindirlerin yerini damga mühürler aldı. Hititler döneminden (İ.Ö.ll.bin yıl) günümüze ulaşan serpantin ,diyorit, henatit ve steaşistten yapılmış, üzerlerine hiyeroglif ,çivi yazısı, insan ve hayvan figürleriyle büyük bir ustalık figürüydü. Yunanistan'a Minos uygarlığının etkisiyle giren cevher oyma sanatı İ.Ö.V.ve lV.yy. larda doruk noktasına ulaştı.Bu ilenmiş taşlar, çağın en ünlü heykelcilik yapıtlarının (diskopolos, doryphoros vb)küçük birer kopyası gibiydi. O çağın en ünlü oymacıları arasında Bergama Sarayı'nda etkinlik gösteren Athenion'u ve İskenderiye Sarayı'nda çalışan Pyrgoteles'i saymak gerekir. Kendilerinin yoksun oldukları cevherleri dışarıdan getirilen Etrüskler, İtalya’da çeşitli değerli taş ve mühür taşı oymaları gerçekleştirdiler. Bunların bir çok örneği, Targuinia, Vulci, Bologna ve Chiusi'deki mezarlarda bulunmuştur. Onları örnek alan Romalılarda mühürtaşı ve kame oyma sanatını uyguladılar. Ancak roma da taş oymacılığının gelişmesi İ.Ö.l.yy.da doğu hanedanlarının ele geçirilmesi dönemine rastlar. Auguuustus döneminde Dioskurides ,resmi mühürleri kazıdı ve imzaladı. Büyük kame (Cabinet des Medailles , bibliothegue nationale,Paris) ve Augustus kamesi (Viyana) İ.S.l.yy.oymacılık sanatının önemli örnekleridir.

Daha sonraları Doğu'da gözde bir sanat olarak devam ettiği ve çok sayıda Sasani (Hüsrev ll kupası, bibliothequenationale) ve Bizans (çeşitli İsa figürleri, muştulamaları)yapıtlarıyla temsil edildiği halde, aynı dönemde, değerli taş işlemeciliği, Batı’da unutuldu ve haçların ciboriumların, kutsal emanet mahfazalarının süslenmesinde, antik değerli taşların kullanılmasıyla yetinildi. lX. yy. a kadar Rheinland cam zanaatçıları işlenmesi daha kolay olan yumuşak cam hamurunu kullandılar. Taş oymacılığının yeniden doğuşu yeni karolenj hanedanı döneminde gerçekleşti ve sanatçılar doğal kristali kullanmayı tercih ettiler.(Örneğin, kristal üzerinde Haça gerilme tasvirleri).XV.ve XVl.yy larda bu sanat ,antikçağ'dakiyle karşılaştırılabilecek bir yetkinliğe ulaştı Çoğunlukla Mitolojiden seçilen ve değerli taşlara işlenen konular heykelciler ,ressamlar,madalya yapımcıları ve tezhipçiler tarafından örnek alındı.Papa Martinus  V,Ferrara'da Estelli Leonello ,Floransa 'da  Lorenzo de Medici gübü sanat koruyucuları önemi koleksiyonlar oluşturdular.En ünlü sanatçılar arasında ,şunları sayabiliriz.G.Delle Corniole,(Savonarola'nın kırmızı akik üzerine portresi,Uffiiizi Müzesi) Valerio Vicentini (Devleri yıldırımla çarpan jupiter ,viyana) ve Fransa'ya gelerek bu ülkeye değerli taş oymacılığı zevkini getiren Matteo del Nassaro.O.Coldore ve J.de Fontenay (İngiltere kraliçesi Elizabeth l 'in sardoniks üzerine portresi.Bibliotheque nationale cabinet des Medailles ) en ünlü  Farnsız oymacıları arasındaydı.XVll .yy.da kısa bir duraklama geçirdikten sonra  değerli taş oymacılığı ,XVlll yy.da Floransa 'da Louis Siries ve özellikle Fransa'da J.Guay (Louis XV in sardoniks üzerine büstü Bibliothegue nationale) tarafından canlandırıldı. XlX.yy da V.Jeuffroy dikkati çekti.(Damarlı akik üzerine Napolyon Bonaparte ,Bibliotheque nationale)ve daha sonra değerli taş oymacılığın duyulan  ilgi azaldı. Öyle ki XX.yy da bu sanat bir kaç uzman tarafından devam ettirildi.
Türkler de akik, necef, zümrüt, yakut, yeşim, topaz gibi değerli taşları  başarıyla işleyebiliyorlardı. Osmanlı Saray Sanatçılarının oluşturduğu ehli hiref arasında değerli taş yontucuları (hakkakan) vardı.(Fenni Efendi, Benderyan) Bu taşlardan mücevherlerin takıların yanı sıra mühür, yüzükleri yapılıyordu. Selim l, Murat lll ün yüzükleri ünlüdür.

Ahşap Oymacılığı. Mihrap, Minber, sütunlar ya da sütun başlıkları kapı ve pencere kanatları ,vaaz kürsüleri ,Kur'an rahleleri ,sandıklar, sandukalar, Anadolu Türk Ahşap işçiliğini yansıtan eserleridir. Bu yapıtlarda oyma, Kündekari, eğri kesim, kakma, vb. teknikler kullanılmıştır. Afyon Karahisar Ulu Cami'nin mukarnaslı Ahşap Sütun başlıkları mermer gibi ince işlemelidir. Sivrihisar Ulu Camisi'nde ise direklerin üst bölümleri rozet, palmet, geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir. Selçuklu ve Beyler döneminden günümüze ulaşan kapı ve pencere kanatları arasında Kayseri Ulu Camisi'nin Ankara Hacı Hasan ve Alaettin Camilerinin Konya Beyhekim mesidi'nin , Birgi Ulu Camisi'nin, Niğde Sungur Bey Camisi'nin  ,Kastamonu İbni Neccar camisininkiler belirtilebilir.Minberleride ahşap oymacılığının özgün ürünleridir.(Konya Alaettin Camisi,Divriği Ulu Camisi,Ankara Aslanhane Camisi,Beyşehir Eşrefoğlu Camisi, Manisa ve Bursa Ulu Camileri)Masif ağaç üzerine çeşitli tekniklerin bir arada kullanıldığı Taşkınpaşa Camisi'nin Mihrap ve Minberi (XlV.yy) günümüze ulaşan en seçkin eserlerdir. Mevlana Celalettin-i Rumi'nin Ahi Şerafettin'in (Ankara Etnografya Müzesi) ve Seyit Mahmut Hayrani'nin kardeşi Necmettin Ahmet'in (İstanbul Türk ve İslam eserleri Müzesi) oymalı ahşap sandukaları dönemin ahşap işçiliğini yansıtan yapıtlardır. Amasya Bayazit Paşa Camisi'nin vr Bursa Yeşilcami ve Türbesinin yanı sıra Edirne Bayazit külliyesi camisinin Rumi hatayi  kıvrık dallar ve çiçekli yazılarla süslü kapı pencere ve dolap kapakları XV.yy. Osmanlı ahşap işçiliğinin zengin örnekleridir.İstanbul Şehzade,Süleymaniye,Mihrimahsultan camilerinin ahşap kapı kanatları ve vaaz kürsüleri ahşap oymacılığı seçkin ürünleridir. XVll.yy. dan sonra kapılarda ve öteki ahşap bölümlerde oyma ve kündekarinin yanında kakma tekniği çokça kullanılmaya başlanmıştır.(İstanbul Topkapı Sarayı,Yeni Cami,Sultanahmet Camisi vd.)

Oymacılık Tekniği: Oymacılıkta üç sınıfa ayırabileceğimiz minarelerden yararlanılır: kuvarslar (doğal kristal, ametist, akik, kalsedoin, lacivert taşı) ,metal oksitleri (henatit, malakit, kalsit) ve bitümler (kehribar) Ayrıca, hayvan salgıları  da (Mercan, İnci, deniz kabukları) kullanılır. Bu iki grup gece kullanımı yaygın olmayan değerli taşları ve üretim sonucu elde edilen maddeleri de (cam hamuru, yapıştırılmış tek renkli cevherlerden oluşturulan tek renkli cevherlerden oluşturulan çok renkli taşlar) eklemek gerekir.

Oyma tekniğinin pek değişmediğini, eski ve modern yazarların verdiği bilgilerden anlıyoruz. Oymacı bir küçük çark, oyucu ular, çeşitli boydan testerelerin yanı sıra perdahlama amacıyla zeytinyağı su yada terbentinle (günümüzde ) ıslatılmış elmas zımpara Deniz kabuğu, yada tripoli tozları kullanılır. Balmumu bir model yaptıktan sonra sanatçı  desenin taslağını bir elmas uç kullanarak oyulacak taş üzerine çizer. Daha sonra taş tahta bir tutamak üzerine yerleştirilir ve oymacı işlenecek yüzeye çeşitli oyuncu uçları uygular. Oyma işlemi sona erdikten sonra ortaya çıka yapıt zımpara deniz kabuğu yada tripoliyle perdahlanır. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmen şiirleri

HEM 1. Kademe okuma – yazma kursu zümre öğretmenler kurulu

Özel Eğitim Uygulama Okulları (III. Kademe) İş ve Beceri Uygulamaları dersine ait taslak öğretim programları