Atın ayağından sıçrayan çamur Avrupa medeniyetinde yenilikler Çoluk çocuğunun durumu çok perişan


Atın ayağından sıçrayan çamur
Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethettikten sonra, İstanbul'a geri dönüyordu. Adana civarına geldiklerinde, şiddetli yağmur yağmış, ortalık çamur içinde kalmıştı. Birkaç gece o havalide konakladıktan sonra, yola çıktılar, ilim adamlarına son derece ehemmiyet veren Yavuz, yanı-başında devrin büyük ilim adamlarından Kemal Paşazade ile atbaşı beraber gidiyorlardı. Bir ara Kemal Paşazadenin atı tökezleyerek ayağından sıçrayan çamur, Yavuz'un üzerine bulaştı. Bu tökezleme esnasında, hem Yavuz'u ileri geçmiş olmasından, hem de üzerini pislemiş olmasından son derece korkan Kemal Paşazade ‘de, bet beniz kalmamıştı. Çünkü Yavuz, en ufak hataları bile affetmez: «Hemen, bre cellat neredesin kes şunun başını» deyiverirdi.
Nitekim birkaç gün evvel de «Sultanım Mısır'ı aldık ama, bir haine bıraktık» diyen Sadrazam Yunus Paşa'nın kellesini kestirmişti.
Fakat bu hâdise karşısında Yavuz Sultan Selim, Yunus Paşa'ya yaptığı gibi yapmadı. Kemal Paşazadenin duyduğu ıstırabı anlayarak; hizmetçilerine:


— Bana yeni bir kaftan getirin ve bu elbisemin üzerindeki çamurları da sakın temizlemeyin! Âlimlerin atının ayağından sıçrayan çamur dahi benim indimde muhteremdir. Ben öldüğüm zaman bu kaftanımı, kefenimle beraber bana sarın, dedi. Ve müşkül durumda kalan büyük alimi sıkıntıdan kurtardı.




Avrupa medeniyetinde yenilikler
Bu çağda Avrupa medeniyeti, birçok yenilikler, keşifler ve icatlar la gelecek 100 yıldaki teknik üstünlüğünün gerçek temellerini attı. F. Ramseyer, bu devirde Fransızların günlük yaşayışlarını değiştiren yenilikleri şöyle sıralıyor:

1565 de Fransa'ya tütün girdi (Türkiye’den 80 yıl sonra) 1600 den itibaren Paris'te yüksek sosyete çatal kullanmaya başladı. Ancak bu âdetin halk arasında yayılması için 1700 yılını diğer Avrupa ülkeleri için daha geç tarihi beklemek icabediyordu. 1606'da Avrupa'da ilk çikolata yapıldı, 1627 Avrupa'nın ilk kollu iskemlesi, Fransa’da imal edildi. 1644 de Marsilya da ilk defa kahve içmeye başladıysa da kahvenin Paris'e gelmesi ve oradan bütün Fransa'ya yayılması ancak 1669'da Türk Büyükelçisi Müteferrika Ağa’nın gelişi ile oldu. Türk büyükelçisinin günde birkaç defa kahve içtiğini gören Fransız aristokratları, onu taklide başladılar. Az zaman içinde kahve Fransızların vazgeçilemeyen bir içkisi olmak derecesinde ehemmiyet kazandı. Gene Müteferrika’nın diplomatik misyonu dolayısıyla, Türk kıyafetleri ve adetleri moda halinde Paris'e girdi. 17. Asrın ortalarında asil erkekler peruka takmaya başladılar. Bu adet hızla Avrupa'ya yayıldı. 18. Asrın son yıllarına, hatta 19. Asrın başlarına kadar vazgeçilemez bir moda unsuru olarak devam etti. (İngiltere ve eski dominyonların da hala hâkim ve savcılar peruka ile mahkemeye çıkmaktadır). Çay 1660 da Paris'e geldi ve oradan İngiltere'ye geçti; günümüze kadar muazzam bir itibar gördü. 1670 te Fransa'da Don perignon , ilk şampanyayı yaptı. 17. Asrın ortalarında Fransa’da bir işçi gündeliği ile 3 litre şarap veya 1,430 kilogram domuz eti veya 1,660 kilogram sığır eti satın alabiliyordu. Bu miktar İngiltere ve Hollanda hariç diğer Hristiyan ülkelerinde işçinin aldığı gündelik ücretten yüksekse de işçiye ancak çok Sefil bir hayat temin edebiliyordu. Bu durum 19. yüzyıla kadar aynı şekilde devam etti.(Bu asırlarda Türkiye'de işçinin durumu Avrupa işçisiyle Uzaktan bir mukayese bile tahammül edemeyecek derecede yüksekti)
Büyük Türkiye Tarihi cilt 6
Yılmaz Öztuna



Çoluk çocuğunun durumu çok perişan
Cihan harbi içinde, Cevat Rıfat’ın Almanlardan milyonlarca lira para aldığı ihbarını nazara alan zamanın idaresi derhal merhumu tevkif ile, askeri mahkemeye sevk etmiş, aylarca mevkuf kaldığı gibi aile efradı da perişan olmuştur. Vaktaki merhum Mareşal Çakmak işe müdahale ile, o zaman genelkurmayda askeri hâkim olan Şevki Mutlugil Paşa'yı tahkikata memur etmiş ve bu faziletli hâkimde derhal İstanbul'a gelip tahkikata el koymuştur. Çok hürmet ettiğim Şevki Mutlugil Paşa'nın kendi ifadesine göre, (etraftan malumat topladım. Subaylar ile konuştum. Dediler ki milyonlar aldığını bilmeyiz. Ancak burda kendisine verilen tayının bir kısmını kesip dilim yapıyor, kurutup ziyaretine gelen zevcesine veriyor.Evine gittim. Çoluk çocuğunun durumu çok perişan. Hemen tahkikatı bitirip beraat kararı verdim. Karardan bir nüshayı merhum mareşale götürdüm. Okurken gözyaşlarını tutamadı, dosyadaki kararın aslı gözyaşı ile ıslaktır. Biz kimlerle uğraşıyoruz dedi ve 2000 lira hediye gönderdi...) İşte merhum böyle idi. Fakat düşmanları onu nelerle nelere benzetmediler. “Yahudi casusu Suzy Liberman. General Cevat Rıfat Atilhan “

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmen şiirleri

HEM 1. Kademe okuma – yazma kursu zümre öğretmenler kurulu

Okullarda bulundurulacak sivil savunma dosya içeriği