Mahya Sanatı
MAHYA SANATI
Ramazan ayına mahsus olmak üzere, çifte minareli camilerde iki minare arasına gerilen ipler, kandiller veya elektrik ampulleri asılması suretiyle yazılan yazı ve ya çeşitli motiflere mahya denir. Mahya Farsça bir kelimedir. Lügatte, yalnız Ramazan ayına mahsus olmak itibariyle buna "aylık" manasına "mahya" denmiştir. "Aslı mahiye” dir. Beşikörtüsü gibi çatılarda, damın iki meyilli yüzlerinin birleştiği yere de yanlış olarak mahya denilmektedir. Dam sularını iki tarafa akıtan bu kısımlara "su ya mahsus" manasına gelen "maiye" denilir, doğrusu budur.
Mahya ilk olarak Birinci Sultan Ahmed zamanında (1603-1617) ortaya çıktı. Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmed Kefevi' nin bütün maharetini kullanarak renkli kandillerden işlediği dört köşe bir çerçeveyi, iki minarenin arasına asmasıyla mahyanın ortaya çıktığı rivayet edilmektedir. Bu buluşun zamanın padişahı tarafından çok beğenilmesiyle Osmanlılar da mahyacılık ismi ile yeni bir sanat dalı meydana gelmiş oldu.
Mahyaları kurmak için evvela iki minare arasında makaradan geçip gelen ip çekilmek suretiyle makaralar hareket ettirilerek öbür minareye doğru gönderilir. Bu suretle önce yazının baş harfleri ve sonra ortadaki ve sondakiler teşekkül ederek, yazı meydana gelir. Mahyalarda gösterilen yazılar genelde şu şekildedir:
"Safa geldin ey ramazan"
"Merhaba Ya Şehr-ı Ramazan"
"Bismillahirrahmanirrahim"
"Elveda Ya Şehr-ı Ramazan"
"Ya Allah"
"Muhammed"
"Lailahe İllallah"
"Ahlak dinin temelidir"
"İnsaf imanın yarısıdır"
Yorumlar
Yorum Gönder