Yeme içme adabı Besmele-i Şerif'in 6 Sırrı Ne? Âyetü’l-Kürsî; Önemi ve Fazîleti


Yeme içme adabı:

Yemekten evvel ve sonra elini yıkamak,

Yemeği kendi önünden almak,

Sağ eliyle yemek,

Lokmayı ağza göre almak ve iyice çiğnedikten sonra yutmak,

Lokmayı yutmadıkça ikinci lokmaya el uzatmamak ağzında lokma ile konuşmamak, 6. Suyu içmeden evvel bardağa bakmak,

Suyu bir solukta içmemek,

Bardağın içine nefes vermemek,

Başkalarını tiksindirecek söz ve hareketten kaçınmak,

Başkasının lokmasına ve yediğine bakmamak,

Lokmayı ağzına korken kafasını tabağa doğru uzatmamak,

Yemekte israf etmemek, lokmasını ve aldığı yemeği bitirmek,

Ağzından bir şey çıkarmak gerektiğinde yüzünü sofradan çevirmek ve sol eli ile almak,

Dişleriyle koparmış olduğu lokmayı yemeğe batırmamak.

Helâlinden, temiz yemek ve Allah'a şükretmek,

Sofra sahibiyse, utanmamaları için herkes yeyip bitirmedikçe sofradan el çekmemek ve kalkmamak (az yiyen biriyse ağır yemeli ve yer gibi davranmalı),

Önce yaşça veya mevkîce büyük olanın başlaması,

Mecbur kalmadıkça sokaklarda yemek yememek.



Besmele-i Şerif'in 6 Sırrı Ne?

Bismillahirrahmanirrahim yani "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" sözleri yalnızca dini bir ritüel mi yoksa mucizeler saklayan bir şifre mi?

Bismillahirrahmanirrahim yani "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" demek bütün işlerimizi de bir ibadet hükmüne çevirir. İlahiyatçı-yazar Cemil Tokpınar, besmele çeken bir kimsenin Allah'a (cc) dayandığını, O'nun adıyla hareket ettiğini söylüyor. Doç. Dr. Mustafa Karataş ise, "Allah kendi adıyla başlanan işlerde bereket, huzur ve kolaylık halk eder." diyor.

Allah (cc) bütün nimetlerini karşılıksız vermiş, kıymettar nimet ve mallarına karşı ise kullarından sadece zikir, şükür ve fikir istemiştir. 'Bismillah' zikir iken 'Elhamdülillah' ise şükürdür. Oysaki "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlarım" manasına gelen besmele, bir işe başlarken çoğu zaman unutuluyor. Allah'ın kendi adıyla başlanan işlerde bereket, huzur ve kolaylık vereceğini ifade eden ilahiyatçılar, bir işe besmele ile başlamayı alışkanlık hale getirmek gerektiğini belirtiyor.

Besmeleyle kul kendisini Allah'a emanet eder. Allah Teâlâ, kendi sözü olan Kur'an'a besmele ile başlar. Kur'an-ı Kerim'i gönderirken Peygamberimiz'e (sas) ilk buyruğu da, ''Yaratan Rabb'inin adıyla oku!'' olmuştur. Besmelenin "Bismillâhirrahmânirrahîm" ayetinin bir ifadesi olduğunu dile getiren ilahiyatçı-yazar Cemil Tokpınar, besmelenin Kur'an'da en çok tekrar edilen ayet olduğunu belirtiyor (Besmele Kuran-ı Kerim'de Neml suresinde geçen bir ayettir. Her surenin başında zikredilen besmelenin ayet olup olmadığı hususunda farklı görüşler zikredilmiştir.)

Tokpınar, "Besmeleyi çoğu zaman unutuyoruz, kullansak da besmelenin taşıdığı derin ve etkili manayı hissetmiyoruz. Hâlbuki besmelenin manası bir okyanus kadar geniştir. Bediüzzaman Hazretleri, 14. Lema'nın başında "Besmelenin 30 sırrını açıklayacaktım, ne yazık ki ancak 6 sırrını yazabildim." diyor. Bu muazzam kıymetindendir ki, geçmişteki salih insanlar, her fiillerine besmeleyle başlardı." şeklinde konuşuyor. Tokpınar, besmelede bütün isimlerin manasını taşıyan Lafzatullah ve Rahman-Rahîm isimlerinin olduğunu söylüyor. Tokpınar'a göre besmeleyi çeken bir kimse Allah'a dayandığını, O'nun adıyla hareket ettiğini, O'nun kudret ve iradesine teslim olduğunu ilan eder.

Kur'an-ı Kerim'de Tevbe Sûresi hariç bütün sûreler besmele ile başlıyor. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karataş, Tevbe Sûresi'nde yer almayan besmele yerine Neml Sûresi'nin baş ve ortasında iki defa besmelenin yer aldığını söylüyor. Karataş, dolayısıyla Kur'an'da 114 sûre sayısı kadar besmelenin zikredildiğini belirtiyor. Besmelenin her şeyin anahtarı olduğunu ifade eden Karataş, "Allah kendi adıyla başlanan işlerde bereket, huzur ve kolaylık halk eder, o kişinin işleri rast gider. Kim besmele çekip işe başlarsa işi kolaylaşır. Besmeleyle yaptığımız sıradan işler dahi ibadet seviyesine yükselir. Allah Resulü (sas), "Besmelesiz başlanan her iş bereketsizdir/kökü kesiktir." buyurmaktadır." Evimize girerken, çıkarken, sofraya otururken, kısaca her hayırlı ve mubah işimizde hep besmele çekmeliyiz." diyor.

Besmeleyi Hayatımıza Nasıl Yerleştirebiliriz?

Yeryüzünün insanlığa Allah'ın bir emaneti olduğu ve O'nun adıyla yapılan işlerin hayrının görüleceği asla unutulmamalı.

Bulunulan ortamda besmele sesli söylenmeli. Örneğin sofraya oturulduğunda sesli besmele çekilebilir. Böylece başkalarına da hatırlatılmış ve yaygınlaşmış olur.

Peygamberimiz'in (sas) "Besmelesiz başlanan her iş bereketsizdir." hadisi unutulmamalı.

Hatırlatmak amacıyla telefon, çalışma masası vs. gibi yerlere euzu besmele yazılmalı.












Âyetü’l-Kürsî; Önemi ve Fazîleti

Âyetü’l-Kürsî’nin kelimeler dizisi içinde taşıdığı en önemli sırlardan biri; Kelime-i Tevhid’dir. Lâ ilâhe illâllah anlatımını, Hayyu’l-Kayyûm esmâ-i İlâhîsi ile başlayıp Aliyyu’l-Azîm esmâsında tamamlamasıdır. Yalnız madde ilimlerindeki tıkanıklık bile bu çift çift verilen iki esmâyı anlamamaktan doğmaktadır denilebilir. Âyetü’l-Kürsî, bu iki çift İlâhî sıfatı, satırlarındaki hârika âhenk içinde perde açmaktadır.
Bu yüce âyet, evrenlerin her katında geçerli olan bir sigortadır. Yüce Rabbimiz’in âlemler üzerindeki tasarrufu ve mutlak hâkimiyet ve mâlikiyet gerçeğini çok açık bir şekilde dile getiren âyet, bu yönüyle iman ve amel tarzımızda da fevkalâde önemli bir anahtardır. Âyetü’l-Kürsî’yi ezberlemek, hatta mânâsını bilmek kadar, bir hataya düştüğünde onun engin tâlimâtını hatırlayarak hemen gerçeğe dönmemiz gerekir. Böylece Âyetü’l-Kürsî’nin gönlümüzdeki sigortasına sığınmış oluruz.


Âyetü’l-Kürsî, insanın gönlünde yer eden putlardan kişiyi arındırdığı gibi; kadere imanda da mü’mini en doğru çizgiye çeker. Kader gibi kavranması çok zor bir konunun en net açıklanması yine Âyetü’l-Kürsî’dedir. Âyetü’l-Kürsî, hep aziz sandığımız canımızı korumak için okunuyor. Halbuki, bu âyet canımızdan çok aziz olan imanımızın sigortasıdır. Âyetü’l-Kürsî’nin sonsuz sırrından yararlanmak için; özünde, gönlünde, çok içten, samimi bir imana sahip olmalı; ve onun mânâsını çok iyi bilip ona göre amel etmeye gayret etmelidir.
Âyetü’l-Kürsî, imanı koruyan sırlar taşır. Bilindiği gibi, imanın temeli tevhiddir. İnsanlar iman ettikten sonra tevhide karşı sıcak ilgilerini korumak zorundadır. Ancak olaylar karşısında, özellikle İslâm dışı düzen ve çevrenin sardığı günlük yaşamın akışı, çok kere nefsin tevhide saygısını sarsar ve de zaman içinde iman yavaş yavaş solar. Bu sarsıntının temelinde yanılgıların tümünü Âyetü’l-Kürsî yok etmektedir.
İmanımızı tehdit eden noktalara bir göz atarsak; İman edip tevhidi, yani Allah’tan başka gerçek anlamda güç olmadığını tasdik ettikten sonra, günlük hayatımızda hâlâ bazı etkileri güç sanabiliriz. Bunun en çok rastlanan örneği para ve siyasal güçlerdir. Bazı insanlar tâ Hz. İbrâhim devrinden beri siyâsî güçlere/tâğutlara teslim olmuş, bunları kaderlerini etkileyen kuvvetler olarak görmüşlerdir. Tüm peygamberler bu yanlış kanaati silmek için mücâdele vermişlerdir. Günümüzde tevhîdî imanı canlı tutan tek din İslâm’dır. İşte Âyetü’l-Kürsî, zâhirdeki etkiler karşısında yanılgıya kapılmamayı emrediyor. Âyetü’l-Kürsî okuyan bir insan, -eğer okuduğunu şuurla okuyor ve anlamını düşünüyorsa- onun kalbe verdiği mesajları aracılığıyla tevhide sarılır ve hiç şaşmaz. Böylece Âyetü’l-Kürsî’nin koruyucu hikmetindeki en önemli sır tahakkuk eder. Âyetü’l-Kürsî’nin ve dolayısıyla Hayy ve Kayyûm olan Allah’ın isimlerinin tevhîdî bir imanla okunup değerlendirildiği durumda, iman zaaflarından insan korunmuş olur. Kalpteki diriliğin kımıldadığı hissedilir, diriliş ve canlanış insanı bütün yönleriyle etkiler. Âyetü’l-Kürsî’nin koruyuculuğundan yararlanmanın temel şartı, tevhid konusunda hataya sapmamaktır. Yani Allah’tan başka etkilere kulluk etmemektir. Âyetü’l-Kürsî’nin koruma sırrı, tevhid sırrında gizlidir. Bu âyet okundukça iman güçlenir, iman güçlendikçe bu âyetin hızfı, emân ve hikmeti okuyanı himâyesine alır.
Namazlardan sonra ve tesbihden önce Âyetü’l-Kürsî okumanın bir büyük hikmeti ise, bir tarz iman tazelemedir. Asr-ı Saâdetteki İslâm kahramanlarının çağımız mü’minlerinden en önemli farkı, tevhiddeki ihlâstır. Bu tevhîdî ihlâs, bu yüce âyette en güzel şekilde ifade edilmiştir.[1]



[1] Haluk Nurbaki, Âyete’l-Kürsî Yorumu, s. 7-8. Ahmet Kalkan, Kur’an Kavram Tefsiri.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmen şiirleri

HEM 1. Kademe okuma – yazma kursu zümre öğretmenler kurulu

Özel Eğitim Uygulama Okulları (III. Kademe) İş ve Beceri Uygulamaları dersine ait taslak öğretim programları