Y Harfi ile başlayan atasözleri ve deyimler ile açıklamaları
Yabana
atmak:
Önem vermemek
Yabancı
koyun kenara yatar. İnsan
yabancısı olduğu bir yere gittiğinde orda ki insanlar onu hemen
aralarına alamadığı gibi oda insanların arasına girip uyum
sağlayamaz. Bu nedenle ilk zamanlarında uzak uzak durur.
Yağ
yiyen köpek, tüyünden belli olur. İyi
beslenince bunu söylemeye gerek yok insanın dış görünüşü
bile iyi beslendiğini gösterir.
Yağ
bağlamak:
Şişmanlamak
Yağ
çekmek:
Dalkavukluk yapmak
Yağcılık
yapmak:
Kişi kendini başkalarına sevdirmek için bin bir türlü yola
başvurması. Başkalarına yaranmak için onların hoşuna gidecek
laflar söylemek davranışlarda bulunmak.
Yağlı
ballı olmak:
Çok samimi olmak
Yağlı
kapı:
Kolay ve bol kazanç sağlanan yer
Yağlı
müşteri:
Çok mal alıp, İyi para veren müşteri
Yağmur
eken fırtına biçer.
Kişi bir şeyi yaparken iyi düşünmeli bir gün yaptığının
sonuçlarının kat kat fazla olarak kendisine de ulaşacağını
aklından çıkarmamalı.
Yağmur
yağsa kış değil mi? Kişi halini bilse hoş değil mi?:Her
insanın bir huyu bir becerisi bir ahlakı vardır. İnsan kendini
yapmacık değil olduğu gibi çevresine göstermeli.
Yağmurda
düşmanın koyunu dostun atı sayıtsın.
Yağmurda koyunun yünü yapışıp cılız gözükürken atın
çevikliği artar daha hareketli olur.
Yağmurlu
günde tavuk suyu neylesin. İnsan
ihtiyaç duyduğu vakit ona yardımcı olmalı derdine derman
bulunmalı, yoksa iyi gününde yapılan yardımın veya iyiliğin
hiçbir faydası veya önemi yoktur.
Yakada
bağım yok ki çakaldan korkum olsun. İnsanın
malı mülkü yaksa zarar görecek bir şeyi yoksa kaybedecek bir
şeyi de yok demektir o halde zarar görürüm diye de korkacak bir
durumu da yoktur.
Yaka
silkmek:
Bıkmak usanmak anlamında
Yakasına
yapışmak:
Bıktırmak, sürekli bir şey istemek
Yakayı
ele vermek:
Yakalamak
Yakayı
kurtarmak:
Bir zorluk veya işte
Yakın
komşu uzak kardeşten iyidir.
İnsanın zor gününde yardımına koşan yakınındaki komşusu
uzakta bulunan akrabasından daha iyidir.
Yalancı
kim işittiğini söyleyen.
Kişi duyduğundan emin olmadıkça başkalarına anlatmamalıdır.
Sonra yanlışlığı veya değişikliği ortaya çıkarsa yalancı
konumuna düşer.
Yalancının
evi yanmış kimse inanmamış. Kişi
yalan konuşmaya başlar ve insanlar yalan konuştuğunu anlarsa bir
gün gelir gerçeği söylese de kimse ona inanmaz.
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar. İnsan
yalanla bir yere varamaz. İnsanları bir kere veya iki kere kandırır
ama sonunda mutlaka gerçek ortaya çıkar.
Yalnız
öküz çifte koşulmaz.
İki kişinin yapabileceği işi tek insan yapamaz. Onun için işe
göre insan görevlendirilmeli.
Yalnız
taş, duvar olmaz. İnsan
tek başına bir şey yapamaz. Eğer bir şey yapmak istiyorsa birlik
olmaya dayanışmaya önem vermeli.
Yan
tutmak:
Taraf olmak
Yangına
körükle gitmek:
Kavgalı bir ortama kavgayı yatıştıracak değil de tam aksine
kavgayı artıracak sözlerle müdahale etmek.
Yanık
yerin otu tez biter. Kişinin
yüreğine bir acı ile dolan hüzün zamanla küllenir yerini sevinç
ve neşeye bırakır.
Yanlış
kapı çalmak:
İsteğinin olmayacağı yere başvurmak
Yar
olmayanın yarı olmaz, tacir olmayanın kârı olmaz.
Başkasına bir faydası olmayanın başkasından da bir şey
beklemeye hakkı yoktur. Aynı şekilde insan ticari bir iş
yapmıyorsa kar edeceği bir şeyi de yoktur.
Yara
sıcakken sarılır. Bir
işin gereği zamanında hemen yapılmalıdır. Zamanı geciktikten
sonra artık iş işten geçer ya da yapılan işlemin bir faydası
olmaz.
Yara
açmak:
Üzüntü yaratmak, yaralamak
Yaraya
merhem olmak:
Çok önemli bir ihtiyacı karşılamak
Yaralı
kuşa tüfek atılmaz.
Kişi dertli ise bir sıkıntısı varsa bir derdi varsa ona yeniden
sıkıntı verecek davranışlardan hareketlerden uzak durmalıyız.
Yarası
olan gocunur. Bir
işte yolsuzluk yapanlar hilekârlık yapanlar araştırılırken
orada bu işe bulaşanlar bu işle dolaylıda olsa ilişkisi olanlar
durumdan rahatsız olur.
Yarım
hekim candan eder, yarım imam dinden eder.
Daima her işi erbabına yaptırmalı usta olmayan kişi işi değil
yapmak onu daha beter hale getirebilir. Örneğin doktora değil de
sahte bir hasta bakıcıya muayene olursak tedavi olamayacağımız
gibi canımızdan da olabiliriz. Aynı şekilde cahil din adamı da
bize yanlış bilgileri din bilgisi diye öğretebilir.
İnançlarımızın sarsılmasına yol açabilir.
Yarı
buçuk:
Beklenenin çok altında, önemsiz.
Yaş
kesen baş keser.
Yaş ağacı kesmek canlı insanı öldürmek gibi hatadır, suçtur,
günahtır.
Yaş
yetmiş iş bitmiş.
İnsan yetmiş yaşına gelmişse artık bir işi başarması zordur.
Ömrünün sonuna gelmiş demektir.
Yaşı
at pazarında sorarlar.
İnsanın yaşı değil aklı önemlidir. Yaş ancak güce dayalı
işlerin yapılacağı yerlerde sorulur. Akıl gereken yerde ise yaşa
ihtiyaç yoktur.
Yaşını
başını almış:
Olgunluk çağına gelmiş
Yaşlanmış
eşekte yıllanmış akıl olur.
Yaşlı insan hayat tecrübesi olan insandır. Onun gücünden değil
hayat tecrübesinden faydalanmak gerekir.
Yatan
değil eceli gelen ölürmüş.
İnsan yaşlansa da hastada olsa ölmez, ölüm ancak ecel gelince
olur. Ölümün yaşı hastalığı olmaz gence de ihtiyara da gelir
nerede ne zaman geleceğini kimse bilemez.
Yatan
öküze saman verilmez.
İnsan tembelse ona hiçbir şey vermek gerekmez. Çünkü verilen
şey onun daha da tembel yapar.
Yatanın,
yürüyene borcu var.
Tembel insanın değil başkalarına kendine dahi faydası yoktur. O
yüzden çalışan insanların eline muhtaçtırlar.
Yavaş
atın tekmesi pek olur.
İnsan yüzünün yumuşak güleç görülmesi kimseyi yanıltmamalı
o yumuşaklığın altında çok sert bir karakter yatabilir.
Yaylanın
çayırlısı evladın hayırlısı.
İnsan hayvanlarını otlatması besleyebilmesi için çayırı bol
yaylalara ihtiyacı vardır. Aynı şekilde evladının da faydası
olması için hayırlı evlat olması istenir.
Yazın
gölge hoş kışın çuval boş.
Gerektiği zaman da çalışmayıp tembel tembel yatanlar zamanı
gelince ele güne muhtaç olur. Başkalarına el açmak zorunda
kalırlar.
Yel
esmezse yaprak kımıldamaz.
Bir işin olabilmesi için mutlaka bir hareket bir kıpırdanma
gerekir yoksa hiçbir şey kendiliğinden olmaz.
Yel
gibi gelen, sel gibi gider. Hiç
yorulmadan zahmetsizce çok kolay kazanılan aynı şekilde gider
sahibine bir fayda sağlamaz.
Yele
vermek:
Rüzgâra vermek, faydası olmadan akıp gitmek
Yemek
sıcakken yenilir.
Bir iş zamanında yapılır. Söz zamanında söylenir zamanı
geçtikten sonra pişmanlık fayda etmez bir işe yaramaz. Zamanında
yapılmayan işin kimseye faydası yoktur.
Yemem
diyen sofra deler oturmam diyen post çürütür. Bazı
insanlar vardır ki sözleri ile davranışları birbirleri ile tezat
gösterir. Örnek yemem diyen sofraya oturunca ne var ne yok süpürür
yer sanki hiç doymayacakmış gibi. Aynı şekilde oturmam diyen
değil oturmak yatıya bile kalır.
Yemene
giden kahve götürmez.
İnsan gittiği yere hediye olarak orda bulunan şeyi değil orada
bulunmayan, insanların ihtiyaç duyacağı ve eksikliğini duyduğu
şeyi getirmeli.
Yemesini
bilmediğin aş ya karın ağrıtır ya da baş.
İnsan bir işin nasıl yapılacağını bilmiyorsa o işten uzak
durmalı veya insan bir aletin nasıl kullanılacağını bilmezse
onu kullanmaya kalkmamalı sonra başına dert açabilir.
Yengece
"niçin yan yan gidersin" demişler "serde
kabadayılık var" demiş.
Davranışları ile çevresindekilerden farklılıklar gösteren
kişiler bunu yeteneksizlik veya beceriksizlik olarak değil de
kendilerine has üstünlük olarak değerlendirirler.
Yenilen
pehlivan güreşe doymaz. Yapılan
bir yarışta kişi kaybetmeyi hiçbir zaman kabullenemez. Eğer
kaybetmişse en kısa zamanda yeniden karşılaşıp mağlubiyetten
kurtulmak ister ve bu inat böyle devam eder.
Yenmeyen
mal zalime kalır.
Cimrilik yapmamalı. Kişi ömrü boyunca çalışıp didinir mal
mülk biriktirir. Hâlbuki çalıştığını yemeli biriktirmemeli
biriktirilen mal varislerine kalır hele de bunlar birer birer
zalimse
Yer
cücesi:
Küçük boylu, ufak
Yerin
kulağı vardır.
İnsan sırrını iyi tutmalı olur olmaz yerde sırrını açmamalı
sonra hiç ummadığı yerlere sırrı gidebilir.
Yerin
dibine geçmek:
Çok utanmak, rezil olmak, çok mahcup olmak
Yerinde
saymak:
Hiç ilerleyememek, hiç mesafe kat etmemek. İlerleyememek.
Yerine
düşmeyen gelin yerine yerine, boyuna düşmeyen esvap sürüne
sürüne eskir.
İnsanın boyundan büyük elbisesi nasıl ki yerlerde sürüne
sürüne eskirse layığı olmayan yere düşen gelin de ah vah çeke
çeke dert yana yana ömrünü eskidir.
Yerini
bilmeyen yılda bir esvap eskitir.
Çalışacağı işi veya yeri bilmeyen kişiler sürekli yer
değiştirmeleri yüzünden hem kendilerini zora sokar hem de
elbiselerini sık sık eskitirler.
Yeşil
ışık yakmak:
Olmasına fırsat vermek
Yeter
ki ayranım olsun sinek Bağdat'tan da gelir. Elde
yeter ki mal bulunsun müşteri her yerden gelir. Gerekli olan araç
gereç malzeme yeter ki insanın elinde olsun onu kullanacak kişi ya
da ihtiyaç sahipleri nerden olsa gelir.
Yetişemediğin
köyün alt tarafında yat.
İnsan ulaşmak istediği bir amaca ulaşamıyorsa ona ulaşabildiği
kadar yakın olmaya çalışmalı.
Yılan
deliğine çomak sokulmaz. İnsan
tehlikeli yerlerden uzak durmalı veya bir yerde tehlike varsa oraya
karışmamalı tehlikeli işlerden uzak durmalı.
Yılan
sokan uyumuş aç olan uyumamış.
İnsan her türlü hastalığa veya acıya dayanır ama açlığa
kolay kolay dayanamaz.
Yılana
yumuşak diye el sunma.
Düşmanın yumuşaklığına aldanma sonra pişman olursun
Yılanın
başı küçükken ezilir. İnsan
tehlikeyi veya düşmanını işin başında büyümeden önlemeli
ona karşı tedbirini almalı sonra geç kalmış olur.
Yıldızı
parlamak:
Meşhur olmak
Yıldızı
sönmek:
Unutulmak, kaybolmak
Yırtıcı
kuşun ömrü kısa olur.
Çevresine zarar verenler insanları rahatsız edenler fazla yaşamaz.
Gün olur başkaları da ona zarar verebilir.
Yiğidi
öldür ama hakkını ver. İnsan
ölür yenilir batar çıkar ama ne ise o açıkça söylenmeli
Cesursa cesur dürüstse dürüst akıllı ise akıllı. Kişi
düşmanın bile olsa doğru yaptığı işte onun doğru yaptığını
söyle doğru davranışında onun doğru yaptığını söyle
hakkını ver
Yiğidin
sözü demirin kertiği.
Yiğit mert insan sözünden dönmez. Demir kertiği gibi sabit
yerinde kalır.
Yiğit
er meydanında belli olur.
İnsanın becerisi kuvveti gücü lafla değil yaptığı işle belli
olur.
Yiğit
yarasına yiğit katlanır. Cesur
yiğit insanların karşılaştıkları sorunlara veya zorluklara
katlanabilmek ancak yiğit insanların işidir, herkesin
katlanabileceği şeyler değildir.
Yok,
büyümez arık büyür.
Olmayan şeyden bir şey üremez ama az da olsa azdan çoğalır.
Büyük birikimler meydana gelir.
Yok,
pahasına:
Çok ucuza
Yokuşa
sürmek:
İnat etmek
Yol
almak:
yaptığı işte ilerlemek, mesafe kat etmek
Yolunu
sapıtmak:
Yanlış işler yapmak
Yoksul
ala ata binse selam almaz.
Sonradan görme veya görmemiş biri eline bir şey geçse kendini
bir şey sanır daha insanların selamını da almaz. Kasıntıdan
yanında durulmaz.
Yoktan
yonga olmaz.
Kişinin ellinde bir şey yoksa yapılabilecek bir şeyde yok
demektir. Zorla bir şey olmaz.
Yol
almak:
İlerlemek, mesafe kat etmek
Yol
ile giden yorulmaz.
İnsan bir işi yaparken yapılması gerektiği şekilde işini
yaparsa hile ye gitmez dürüst hareket ederse işini zamanında ve
rahat yapar.
Yol
yürümekle borç ödemekle biter. İnsan
bir işi bitirmek istiyorsa çalışıp gayret etmek zorundadır.
Yolda ise bitirinceye kadar yürümeli borçlu ise bitirinceye kadar
çalışıp kazanıp ödemeli ki bitsin yoksa her şey yerinde durur.
Yolunu
sapıtmak:
Yanlış işler yapmak, Yapışmaması gereken davranışlar içine
girmek
Yolcu
yolunda hancı hanında gerek. Herkes
kendi işi üzerinde olmalı. Eğer yolcuysa beklememeli bir an önce
yola çıkmalı. Zaman kaybetmemeli.
Yorgun
eşeğin çüş canına minnet.
Yorgun kişi için verilen dinlenme fırsatı bunmaz nimettir.
Yorgun
gözüyle at, bekâr gözüyle avrat alınmaz.
Bir iş yapmaya kalktığında o işi iyi bilen akıl sahibi
tecrübeli insanlardan fikir al cahil aklınla iş yapmaya kalkma
Yokuşa
sürmek:
İşin olmaması için diretmek, İnat etmek
Yumurtada
kıl bitmez. Kısır
bir ortamdan bir şey bekleyemezsiniz
Yumurtadan
çıkan yine yumurta çıkarır. Her
canlı kendi soyunun özelliklerini taşır. Kendi soyuna çeker.
Yumurtanın
kulpunu arama. Kısır
bir ortamdan bir şey bekleyemezsiniz.
Yumurtlayan
tavuk bağırtkan olur.
İş yapan insanın sesi çıkar şikâyeti eleştirisi olur. Eğer
kişi bir şey yapmıyorsa sesi de çıkmaz.
Yumuşak
atın çiftesi pek olur. Kişinin
yüzünün gülmesine değil hareketlerine bakmalı yüzü çok
yumuşak olan insan hiç beklemedik şekilde karşısındakilere çok
sert tepki verebilir.
Yurdun
otlusundan kutlusu yeğdir.
İnsan rahat ve huzur içerisinde yaşayamadıktan sonra verimli
olmuş ne kıymeti var.
Yuvayı
dişi kuş yapar. Aileyi
ayakta tutan, yönlendiren, düzenleyen, onun devamlılığını
sağlayan annedir. O olmasa aile çok kolay dağılır.
Yuvarlanan
taş yosun tutmaz. Sürekli
hareket halinde olan konup göçen belli bir ikamet yeri olmayanın
eşyası da evi parkı da olmaz.
Yüksek
uçan alçak düşer. İnsan
kibirlenmemeli başkalarına fiyaka yapmamalı kendisini
başkalarından üstün görmemeli gün olur çok kötü durumlara
düşebilir.
Yüreği
cız etmek:
Çok acımak, üzülmek.
Yüreğine
su serpilmek:
Sıkıntılı anında sıkıntısını hafifletecek haber almak.
Yüz
yüzden utanır.
Kişi söyleyeceğini karşısındakinin yüzüne söylemeli ki
etkisi olsun yoksa haber salmakla bir şey elde edemezsin.
Yüz
bulmak:
İlgi ve yakınlık görmek, rağbet görmek.
Yüz
çevirmek:
İlgiyi alakayı kesmek, ilgilenmemek.
Yüz
geri etmek:
Geri dönmek, iade etmek, reddetmek istememek.
Yüz
vermek:
İlgi yakınlık dostluk göstermek.
Yüzü
kara:
Utanmaz, arlanmaz, ahlaksız.
Yüzmek
bilmezsen denizin kenarında işin ne.
İnsan anlamadığı bilmediği bir işi yapmaya kalkmamalı, ne
biliyorsa onu yapmalı.
Yorumlar
Yorum Gönder