M Harfi ile başlayan atasözleri ve deyimler açıklamaları
Madik
atmak: Beraber iş yaptığı
kişiyi tuzağa düşürmek, onu oyuna getirmek
Mahkeme
kadıya mülk değil. Kimse
için devlet makamı ebedi değildir. Gün gelir herkes gider.
Başkaları gelir. Bu devran böyle devam eder.
Makas
almak: Parmakla yanağı
sıkıştırmak
Mal
adama hem dost hem düşmandır. İnsanın
malı hem dostu hem de düşmanıdır. Dostudur. Çünkü ihtiyacını
karşılar onu başkalarına muhtaç etmez. Geçimini sağlar.
Düşmanıdır. İhtiyaç sahiplerine yardım etmez. Muhtaçların
elinden tutmaz ihtiyaç sahiplerinin nefretini kazanır. Hatta
soyguncunun hırsızın hedefidir.
Mal
canın yongasıdır. İnsanlar
için canı çok önemlidir ama malı da önemlidir. Kolay kolay
malından vazgeçemez.
Mal
melameti örter. Zenginlik
varlık insanın kusurlarını ayıplarını kapatır, örter
Malı
mala, canı cana ölçmeli. Herksin
malı mülkü canı kendine göre çok değerlidir. Önemli olan
insanın herkesi aynı oranda değerlendirmesidir. Bizim için
değerli olan başkaları içinde değerlidir. Buna göre düşünüp
değerlendirme yapmalıyız. Canımız malımız bizim için ne kadar
değerde ise başkalarının canı malı da o kadar değerlidir.
Malın
iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın. Köylü
için bir malın iyiliği kalitesi suya yakınlığı ile ölçülür.
Çünkü suya yakın olursa kolay ve bol sulanır daha çok mahsul
verir. Daha iyisi ise eve yakın olanıdır. Çünkü eve yakın olan
mal hem kolay gidilir gelinir, hem kolay çapalanır kolay taşınır.
Malını
yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür.
İnsan malı mülkü var ve bunu değerlendirmeyi, yerine göre,
ihtiyacına göre kullanmayı bilmiyorsa ömür boyu sefalet çekmeye
mahkûmdur. İnsan malını mülkünü nasıl değerlendirileceğini
bilmeli ve ona göre kullanmalıdır.
Malum
olmak: İçine doğmak
Mana
çıkarmak: Her söze ve her
davranışa, kişinin aklından geçmeyecek bir anlam vermek
Mangalda
kül bırakmamak:
yapamayacağı şeyleri söylemek
Mantara
basmak: Tuzağa düşürmek,
oyuna getirilmek
Mart
ayı dert ayı. Mart ayı
hastalıkların sıkıntıların yoğunlaştığı her gün havaların
değiştiği ve soğuğun kendisini en fazla hissettirdiği aydır.
Mart
çıkmadıkça dert çıkmazmış. Kış
mevsimi hastalıkları kış mevsiminin çıkmasına rağmen mart ayı
çıkmadıkça bitmez. Ancak mart bitince havalar ısınmaya kış
hastalıkları bitmeye başlar.
Mart
dokuzunda çıra yak, bağ buda. Mart
ayı dokuz dedi mi bağların budanması çok önemlidir. Bağların
budanmasına zamanımız yetmediyse çıra yakıp gece karanlığında
budamaya devam etmeliyiz.
Mart
kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır. Mart
ayı gelince herkes baharın geldiğini zanneder ama mart ayının
soğuğu insana ne varsa yakıp ısınmasını sağlatır.
Mart
yağar nisan öğünür, nisan yağar, insan övünür. Mart
ayı yağmurluysa nisan ayıda yağmurlu geçecek demektir. Nisan
ayının yağmurlu geçmesi demek mahsulün bol olması demektir.
Martta
sürmez eylülde ekmezsen sabanı bırak. Eğer
geçimini tarımla yapıyorsan mart ayında tarlayı sürmeli eylül
ayında ekmelisin ki bol mahsul alasın. Eğer yapmayacaksan mahsul
de yok tarımla uğraşmayı bırak.
Martta
tezek kuruysa, nisanda seller yürüye. Mart
ayında yağmaz nisanda da bol yağmur varsa çiftçinin keyfine
değme artık mahsul bol demektir.
Maskesi
düşmek: Kişinin gerçek
niyetinin ortaya çıkması
Masraf
görmek: Alışveriş etmek
Maşa
varken el ateşe sokulmaz. Bir
işi yaparken daima kendimize zarar vermeden, en iyi nasıl
yapabileceğimizi düşünüp ona göre hareket etmeliyiz. Sonucunu
düşünmeden veya nasıl olması gerektiğini düşünmeden
akılsızca yapılan bir iş bize zarar verebilir.
Matrak
geçmek: Karşısındaki
insanla dalga geçmek
Mayası
bozuk: Huyu kötü, ahlaksız
Maymun
iştahlı: Sevgi, heves ve
arzularında sınır tanımayan kararlı olamayan çok oynak olan
Mazereti
dünden belli: İş yapmaya hiç
niyeti yok, iş yapmamak için mazereti hazır
Mazlumun
ahı, İndirir şahı. İnsan
ne olursa olsun kim olursa olsun mazlumun ahını almamalı sonra
iflah olmaz. Allah’tan başına büyük belalar gelebilir.
Mazlumun
ahı yerde kalmaz. İnsan
mazlumun bedduasını almasın eninde sonunda beddua gelip onu bulur.
Mecliste
dilini sofrada elini kısa tut. İnsan
mecliste fazla konuşmamalı hele hele gereksizse hiç konuşmamalı
bir davette de yemek yerken adabına uygun hareket etmeli ki görenler
onu iyi değerlendirsin.
Mekik
dokumak: İki, yer arasında
sık sık gidip gelmek
Merak
sarmak: Bir konuya
ilgi duymak, bir konuyla ilgilenmek
Merdiven
dayamak: Hayatta belli
bir yaşa veya aşamaya gelmek
Merhabası
olmak: Önceden tanışıklığı
olmak
Mesele
çıkarmak: Hiçbir şeyden
anlaşmazlık çıkarmak
Meramın
elinden bir şey kurtulmaz. İnsan
bir şeyi öğrenmeye merak etmişse bir yolunu bulup onu mutlaka
öğrenir.
Merdiven
basamak basamak çıkılır. İnsan
bir makama tepeden değil de aşama aşama gelmeli sindire sindire
gelmeli ki o yerin hakkın verebilsin. Tepeden gelinen yerden çok
kolay inilir.
Merhametten
maraz doğar. İnsan iyilik
yaparken dikkatli olmalı. Bir gün gelir iyilik yaptığı insandan
kötülük görebilir.
Merkebe
"cilve et" demişler, art ayağıyla kulağını
kaşımış. Haddini bilmeyen
nerede nasıl davranacağını bilmeyen insanlara biraz yüz verirsen
iyice şımarır. Ne yapacağını bilemezler.
Meydan
okumak: Kendisini başkalarından
güçlü görmek
Meydana
atılmak: Ortaya atılmak
Meyhaneciden
şahit istemişler, bozacıyı göstermiş. Kişi
yaptığı işlerde kendisine tanık olarak en yakınında olan ve
huyu en fazla kendine benzeyen en iyi anlaşacağı kişileri
gösterir.
Meyve
veren ağacın başı eğik olur.
İnsanlara faydalı olacak kimseler kendinden emin ama mütevazı
olur, her şeyde kendini ortaya atmaz. Bilgisi becerisi olan insan
kendini her yerde ortaya çıkarmaz. Yerine göre hareket eder.
Meyvesi
olmayan ağaç taşlanmaz. Nasıl
meyvesi olmayan ağaca kimse taş atmazsa hiçbir faydası olmayan
hiçbir işe yaramayan elinden hiçbir şey gelmeyen insanlara da
kimse bir şey demez.
Meyvesi
olmayan ağaç başını eğer İnsanın
bir becerisi başarısı yoksa yeri geldiğinde çaresiz kalır
mahcup olur. Kişi uğraşıp ortaya bir eser koymamışsa başkaları
karşısında boynunu eğer.
Mezar
kaçkını: Çok zayıf, bitkin
Mezar
taşıyın an övünülmez. Kişi
ölmüş büyükleri ile değil kendi başarıları ile kendi
yaptıkları ile öğünmeli.
Mırın
kırın etmek: Nazlanmak,
İstenileni yapmamak için bahaneler uydurmak
Mısıra
"yağmur geliyor" demişler, “çapan birlik mi"
demiş. Mısırdan
bol ürün almak istiyorsan yağmur gelince onu çapa ile
çapalamalısın yoksa gelen yağmurun bir faydası olmaz.
Mızıkçılık
etmek: Oyunda sürekli itirazda
bulunmak ikilik çıkarmak
Mızrak
çuvala sığmaz. Herkesin
gördüğü aşikâr olan bir şey inkâr edilemez. Yalanlanamaz.
Mide
bulandırmak: Mideyi kusacak
duruma getirmek, yapılan işte hoşlanılmayan durum olması
Minareyi
çalan kılıfını hazırlar. Kişi
yaptığı hırsızlığın veya işlediği suçun kabahatin
gerekçesini önceden hazırlar.
Minareyi
yaptırmayan yerden bitti sanır. Bir
iş yapmamış her şeye hazırdan konmayı alışkanlık haline
getirenler karşılaştıkları işlerin nasıl olduğunu hangi
zahmetlerle meydan geldiğini bilmezler. Yapılan işleri çok basit
görürler.
Misafir
ev sahibinin gülüdür ister koklar ister başına takar. Anadolu
insanı misafirperverdir. Onu nasıl ağırlayacağını ona ne ikram
edeceğini şaşırır. Burada da misafir bir gül olarak
yorumlanıyor ister koklar kısa bir ağırlama ardından uğurlar
isterse de onu alır evinde konaklatır. İzzet ikramda bulunur. Baş
tacı yapar
Misafir
kısmeti ile gelir. İnsan
evine gelen misafire ne ikram edeceğim diye dert etmemeli misafir
berekettir. Mutlaka gittiği yere de bereket getirir.
Misafir
misafiri sevmez ev sahibi ikisini de sevmez. Misafir
gittiği yerde başka bir misafir olsun istemez. Çünkü büyük
izzet ve ihtimamın kendisine gösterilmesini ister. Ev sahibi ise
hiç birini istemez hiç misafir olmasa da rahat olsam der.
Misafir
on kısmetle gelir birini yer dokuzunu evde bırakır gider. Misafir
gelince ne yiyecek ne içecek diye ev sahibi düşünmemeli çünkü
misafir gittiği yere kısmetiyle gider. Gittiği yere bolluk bereket
getirir.
Misafir
umduğunu değil bulduğunu yer. Misafirliğe
gide ev sahibinin kendisini çok iyi ağırlayacağını bol bol
ikramda bulunacağını düşünebilir ama ev sahibi elinde ne varsa
onu ikram eder. Misafirde onunla yetinmek zorundadır.
Misafirlik
üç gündür. İnsan
misafirliğe gittiğinde ziyareti kısa tutmalı. Fazla uzun süreli
misafirlik ev sahibine eziyettir.
Mola
vermek: Ara vermek, Dinlenmek
Mortoyu
çekmek: Ölmek, vefat etmek
Mum
dibine ışık vermez. Mum
yanarken nasıl ki dibini aydınlatmazsa toplumdaki aydın, önder
kişilerde topluma yol gösterirler fakat kendilerine bir faydaları
olmaz.
Mumla
aramak: Bulmak için bütün
gayretiyle aramak, önceden sahip olduğu ama kaybedince de
istediğine büyük özlem duymak
Muradına
ermek: İsteğine kavuşmak,
dileğinin yerine gelmesi
Müflis
bezirgân eski defterleri karıştırır. Borca
batmış esna feksi defterlerini karıştırarak acaba bir alacağım
var mı? diye bakar.
Durumu
çok iyiyken batan tüccar eski defterlerini karıştırarak geçen
günleri anar.
Müflisten
medet, münafıktan nasihat beklenmez. Topluma
en zararlı insanlardan biride münafıklardır. Onlar toplumda daima
kargaşa ve huzursuzluğa sebep olurlar onun için böyle insanların
nasihati olmasın daha iyidir. Aynı şekilde müflis insandan da
dara düşünce bir medet bir yardım beklemek boş bir beklentidir.
Çünkü o insanların böyle bir huyu yoktur.
Mühür
kimde ise Süleyman odur. Bir
yerde kime yetki verilirse orada yönetici odur. Herkes yönetici
olamaz.
Mürekkep
yalamış: Okumuş, eğitim
görmüş
Mürüvvetini
görmek: Evliliğini görmek
Mürüvvete
endaze olmaz. Cömertlikte
yardımda fedakârlıkta bir ölçü olmaz. Kişi ne kadar isterse o
kadar yardım yapmalı.
Müslüman’ın
dini aşikâre. Müslümanın
gizli saklı bir işi olamaz o her şeyi açık ve doğru olarak
yapar.
Yorumlar
Yorum Gönder